OCCUPYCHP
hareketi, manifestosunun özünü, partinin kurucu
başkanının devrimci ruhundan almaktadır. Mustafa Kemal'in; " Ben, manevi
miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum.
Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin,
toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle
bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve
bilimin gelişimini inkâr etmek olur... " sözü, hareketin özüdür. Bu
çerçeveden bakarak partinin ilkelerinin çağımızın koşulları ve Türkiye Halkları'nın
talepleri doğrultusunda ve yeniden devrimci bir anlayışla gözden geçirilmesi
kaçınılmazdır.
1. Cumhuriyetçilik
ilkesi; Türkiye Halkları'nın iradesinin temelidir. Oysa Türkiye’de halkın iradesi barajlarla
engellenmektedir. Seçim barajı derhal indirilmeli, her türlü düşüncenin
mecliste yer edinmesini sağlayacak düzenlemelere gidilmelidir.
2. Halkçılık ilkesi; tüm
Türkiye halklarını imtiyazsız kapsamalıdır.
3. Milliyetçilik ilkesi; etnik kimliklere saygılı
ve vatanseverlik vurgulu olmalıdır.
4. Devletçilik ilkesi;
atanmışlardan oluşan ceberut efendiler yaratmamalıdır. Devletin
etki alanı daraltılmalı; insan ve çevre odaklı olarak kurgulanmış, alçak
gönüllü bir uygulama aracı olmalıdır. Devlet erki merkezden perifere doğru
akmamalı, seçilmişlerden oluşan yerel yönetimler güçlendirilmelidir.
5. Laiklik ilkesi; “inançlıları
baskı altına alan bir tiranlık” olmaması gerektiği gibi “dinsizlik” de
değildir. Laiklik, demokrasinin, belli
bir dine ya da mezhebe inanan çoğunluğun tiranlığına dönüşmesini engellemek
için, devletin tüm dinlere aynı mesafede kalmasını sağlamak üzere geliştirilmiş
bir kavramdır. Laik devlet, tüm vatandaşların inanç özgürlüğünün garantörü
olmalı ve bunu sağlarken tüm inanışlara eşit mesafede durabilmek adına dini,
siyasetten ayrılmalıdır. Laik devlet, herhangi bir dini, mezhebi, inanç sistemini referans almaz. Laiklik
devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir.
6.
Devrimcilik İlkesi; "sürekli devrim" kavramından bağımsız
düşünülemez. Değişmeyen tek şey değişimdir.
Devrimcilik ilkesi, kendinden önce gelen; Cumhuriyetçilik, Halkçılık,
Milliyetçilik, Devletçilik ve Laiklik ilkelerini, toplumsal devinimler
doğrultusunda yenileme hak ve sorumluluğunu da beraberinde getirir. Bu hak ve
sorumluluk hepimizindir. Bunun tersi; Mustafa Kemal'in "...asla değişmeyecek hükümler
getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur..."
cümlesini inkâr etmektir.
7. Yeni ve tam anlamıyla
özgürlükçü bir Anayasa şarttır. Anayasa çalışmaları
kapalı kapılar ardında, komisyon salonlarında değil; parklarda, forumlarda yapılmalı; tartışılmalı, sokağın
sesi dinlenmelidir. İletişim teknolojilerinin sunduğu olanaklarla bunu organize
etmek tarihte hiç olmadığı kadar kolaylaşmıştır. Anayasa, iktidarda
olanların sınırlarını da belirlemeli, çoğunluk tiranlığının kurulmasını
engelleyen bir "toplumsal uzlaşma garantörü" olmalıdır.
8. Özgürlük kayıtsız ve
şartsız olmalıdır. Tüm vatandaşlar
ulusal ya da toplumsal köken, ırk, renk, cins, dil, din, inanç, siyasi görüş ya
da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bütün hak ve özgürlüklerden eşit
olarak yararlanmalıdır. Evrensel çerçevede özgürlük paketi, herhangi bir
parçanın kabulü ile değil; tüm parçaların kabulü ile işlerlik kazanır. Devletin
dilden, dinden, inançlardan, yaşam biçiminden, giyim tarzından, başörtüsünden,
cinsel kimlikten, bedenden, bebekten, haber alma özgürlüğünden,
üniversitelerden elini ve dilini çekmesi şarttır.
9. Düşünce ve ifade özgürlüğü
sınırsız olmalıdır. Herkesin
düşünce ve anlatım özgürlüğü hakkı vardır. Bu özgürlük ülke sınırları söz
konusu olmaksızın bilgi ve düşünceleri her araçta arama, elde etme ve yayma
hakkını içerir ve anayasal güvence altına alınmak zorundadır. Demokratik açık
bir toplum için tüm vatandaşlar fikirlerini iç ve dış sansüre tabi tutmadan
ifade edebilmelidir. Şiddet kullanarak fikirlerini kabul ettirmeye çalışmamış
ancak sadece siyasi görüşlerinden ve fikirlerinden dolayı suçlu bulunup
cezalandırılmış herkes özgür bırakılmalı ve itibarları iade edilmelidir. Toplantı,
gösteri, yürüyüş ve örgütlenme özgürlüğü anayasal haktır ve İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi’ne sadık kalınarak uygulanmalıdır. Polisin demokrasinin
sağladığı hak ve özgürlükleri kısıtlamaması, tam tersine kısıtlayana mani
olması şarttır. Toplantı, gösteri ve yürüyüş sırasında provokasyon yapan ya da
orantısız güç kullanan polis insanlık suçu işlemiş addedilmeli ve yargıya hesap
vermelidir.
10. Basın özgürlüğü
şarttır. Bununla birlikte basın
kuruluşlarıyla siyasiler ve yakınları arasındaki finansal bağlantılar
yasaklanmalı, gizli ilişkiler şiddetle cezalandırılmalıdır.
11. Özel yaşam
kutsaldır. Hiç kimse, özel yaşamı, ailesi, konutu, yazışmaları nedeniyle
keyfi müdahaleye, saldırıya uğrayamaz. Herkesin bu müdahale ve saldırılara
karşı yasa ile korunma hakkı vardır. Haberleşme özgürlüğü; milli güvenlik bahanesiyle
baskı altına alınamaz. Herkes kendi özel hayatını özgürce yaşama hakkına
sahiptir. Suçluları tespit etmek için telefon dinlemek, her sistemde uygulanabilecek
bir polisiye tedbirdir. Ancak telefon dinlemelerini siyasi erk kazanmak için
bir silah olarak kullanmak, bunun üzerinden kişileri özel hayatları ile tehdit
etmek; işkence yapmak ile eşit oranda insanlık suçu sayılmalıdır.
12. Din ve vicdan
özgürlüğü haktır. Bu hak
dinini ya da inancını; tek başına ya da topluca, açık ya da özel olarak, ibadet
etme, öğretme, öğrenme, uygulama ve anma özgürlüğünü içerir. İnanç özgürlüğü
kavramına, tüm inanç sistemleri için "eşit ölçüde özgürlük" anlayışıyla
yaklaşılmalıdır. Evrensel özgürlük anlayışında zorlama olamaz. Bu
bağlamda bir taraftan “dinde zorlama yoktur” derken, diğer yandan dayatma kabul
edilemez. Çocuklara verilecek dini eğitim türü için karar verme hakkı ebeveynlerine
aittir.
13. Tüm vatandaşlar cinsiyet
ayrımı gözetilmeksizin bütün hak ve özgürlüklerden eşit olarak yararlanmalıdır. Kadınların özgürlük ve eşitliği sözde kalmamalıdır.
Kaç çocuk doğuracağına, doğurup doğurmayacağına sadece kadın karar verir.
Evlenme çağına gelen her erkek ve kadın, ırk, uyruk ya da inanç bakımından
hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın evlenme ve aile kurma hakkına sahiptir. Söz
konusu kişiler, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit haklara
sahiptirler. Evlenme ancak, evleneceklerin özgür ve tam rızası ile
gerçekleştirilebilir. Reşit olmayan çocukların evlendirilmeleri yasalarla
önlenmelidir.
14. Kimse bir başkasının
özgürlüğüne, haklarına, konfor alanına, inançlarına ve değerlerine tecavüz
edemez. “Başörtüme özgürlük”
eyvallah iken; “alkole yasak” olmaz! “camiye özgürlük” eyvallah iken; “cemevine
yasak” olmaz! “Türkçe ’ye özgürlük” eyvallah iken; “Kürtçe ’ye yasak” olmaz!
“yandaş medyaya özgürlük” eyvallah iken; “muhalif medyaya, sosyal medyaya ve yurttaş
gazeteciliğine yasak” olmaz! Kısaca “adalet olmayan yerde özgürlük
olmaz.”
15. İnsan yalnızca "eşit
ölçüde özgür" insanlar arasında gerçekten özgürdür. Bir tek insanın bile köleliği tüm insanlığı çiğner
ve herkesin özgürlüğünü etkisiz hale getirir. Herkesin özgürlüğü, bu nedenle
yalnızca herkesin eşitliği halinde gerçekleşebilir. Özgürlüğün eşitlikle
gerçekleşmesi; adalettir. Eşitlik özgürlüğün ruhudur. Yani eşitlik olmadan
özgürlük olamaz.
16. Tüm vatandaşlar kanun
önünde eşittir. Irk, renk,
cinsiyet, dil, din, mezhep, inanç, siyasî düşünce ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin herkes kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye
veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Herkes yasanın koruyuculuğundan ayrım
gözetilmeksizin eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Milletvekili
dokunulmazlığı, kürsü dokunulmazlığı hariç, kaldırılmalıdır. Kürsü
dokunulmazlığı dışındaki dokunulmazlıklar, özgürlüğün eşit dağılımı ilkesine
aykırıdır.
17. Bütün insanlar onur
ve hakları yönünden eşit doğarlar. Bütün
insanlar akıl ve vicdana
sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşçe davranmalıdırlar. Kardeşlik
ötekileştirmemektir. Ötekileştirmek, kendi özüne ötekileşmektir. Temel mesele
dindar/laik, Alevi/Sünni, Türk/Kürt, ulusalcı/liberal sağcı/solcu, gibi
birbiriyle çelişen kavramların tarafı olmak değildir. Temel mesele ait olmadığımız
tarafın varlığını inkâr edip, asimile etmeye çalışmak; olmuyorsa
ötekileştirerek dışlamak, haklarını gasp etmekten kaynaklanmaktadır. Türkiye
halkları, geçmişte yaşadığı ayrışmaları, bölünmeleri ve küslüğü unutmak,
kimseyi ötekileştirmeden, tüm kesimlerin hoşgörü ve saygı çerçevesinde bir
araya gelebileceği kardeşçe bir yaşam istemektedir. Türkler, Kürtler, Aleviler,
Sünniler, dindarlar, ateistler, Kemalistler, liberaller, komünistler,
sosyalistler, çevreciler, eşcinseller ve istisnasız herkesin empati
kapasitesini arttıracak ve kardeşliği güçlendirecek sosyal projeler derhal
hayata geçirilmeli ve desteklenmelidir. Cemevlerinin cami statüsünde olması
istendiği kadar, örtülü kız kardeşlerimizin kamusal alanda istihdamı da
istenmelidir.
18. Demokrasi sözde
değil, insan onuruna en yakışan biçimde; özde olmalıdır. Cumhuriyet, tüm vatandaşların devlet politikasını
şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi haline
getirilmelidir.
19. Demokrasi; özgürlük,
eşitlik, kardeşlik ilkeleri çerçevesinde tanımlanmalıdır. Demokrasi, toplumsal dayanışmanın her alana yayılımını, gelirin
adaletli dağılımını, eşitlikçi bir rekabet ve hakça paylaşımla, toplumun
tamamının refah seviyesinin ve yaşam kalitesinin yükseltmesini
hedeflemelidir.
20. Demokrasi çoğulcu
olmalıdır. Denetimden uzak
demokratik sistemlerin, otokratikleşerek bireysel hakları ihlal eden
"çoğunlukçu" sisteme dönüşme riski nedeniyle, ileri demokrasi,
çoğulcu demokrasi olmalıdır. Çoğulcu demokrasi toplumdaki farklılığı ve
çokluluğu kabul eder. Bu nedenle; (1) güçler ayrılığı ilkesinin kuvvetle
korunması ve dengeli olması (2) merkezi otoritede yoğunlaşan gücün perifere
yayılması ve böylece yerel yönetimlerin güçlenmesi (3) sivil toplum
kuruluşlarının etkinlik ve özgürlük alanlarının genişletilerek katılımcı
demokrasinin gelişmesi şarttır.
21. Güçler ayrılığı
ilkesi demokrasinin olmazsa olmazıdır. Özgürlükçü ve eşitlikçi demokrasilerde (1)Yasama
(2)Yürütme (3)Yargı kurumlarının birbirlerinden bağımsız ve eşdeğer güçte
olması ve yekdiğerini denetleyebilmesi; otokrasiyi yani, iktidarın tek elde
toplanmasını engellemek adına hayati öneme sahiptir. İktidarın bu üç kurum
arasında paylaşımı; demokratik yollarla iktidara gelen kişiler ya da partilerin
kendi diktatörlüklerini kurma heves ve girişimlerinin dünyayı sürüklediği
felaketlerden elde edilen tecrübeler üzerine geliştirilmiştir. Güçler ayrılığı
ilkesi ile karşılıklı denetimin önemi, Adolf Hitler’in demokratik yolla
iktidara gelmesinden sonra, yasama, yürütme ve yargıyı tekelinde toplayarak
dünyayı yangın yerine çevirmesinden sonra anlaşılmıştır. Güçler ayrılığı
ilkesinin işlemediği demokratik sistemlerde, yasamanın (meclisin), yürütmenin
(hükümetin) kontrolü altına girme ve otokratikleşme tehlikesi her zaman
mevcuttur. Bu nedenle güçler ayrılığı ilkesi korunmalıdır, şarttır.
22. Güçler ayrılığı
ilkesine göre yasama görevini ileri demokratik sistemde meclis üstlenir. Meclis; adil rekabet, adil seçim ve eşit oylama
ilkeleriyle halkın, temsilcilerini özgür seçimlerle belirleyerek oluşturduğu
bir kurumdur ve milli iradeyi temsil etmelidir. Bu nedenle seçim barajı düşürülmelidir.
Milli iradeden, demokratik parlamenter sistemden bahsediyorsak; bu, meclise tam
yansımalıdır.
23. Seçimler adil ve
şaibesiz olmalıdır.
24. Siyasi partiler
yasası demokratik ve katılımcı olmalıdır. Parti içi demokrasi şarttır. Partinin
karar ve uygulama mekanizmaları kooperatif bir koordinatör olmalıdır.
25. Yönetim kademelerinde
cinsiyet ayrımı olmamalıdır. Milletvekillerinin,
delegelerin ve tüm yönetim kademelerinin %50'si kadın olmalıdır.
26. Yönetim
kademelerinde gençlerin sayısı arttırılmalıdır. Milletvekillerinin,
delegelerin ve tüm yönetim kademelerinin %50'si 40 yaş altında olmalıdır.
27. Yargı tam bağımsız, adil
ve açık olmalıdır. Herkes,
kendisine yöneltilen herhangi bir suçlama karşısında, bağımsız ve tarafsız bir
mahkemece tam bir eşitlikle, adil ve açık olarak yargılanma hakkına sahiptir. Güçler
Ayrılığı ilkesinin demokratik işlerliği için yargının bağımsızlığı şarttır.
Başbakan’ı temsilen Adalet Bakanı’nın, HSYK Başkanlığı yaptığı bir ülkede HSYK’nin bağımsızlığından buna bağlı olarak
Güçler Ayrılığı ilkesinden ve dolayısıyla demokrasiden söz edilemez. Ne var ki ülkemizde yargı, 12
Eylül referandumundan beri yürütme erkinin altında çalışmaya başlamıştır.
Adalet Bakanı’nın HSYK’ye Başkan olması, yargı bağımsızlığının ortadan
kalktığının ve Başbakanın vesayeti altına girdiğinin açık kanıtıdır.
28. Masumiyet karinesi
işlerliğe kavuşturulmalıdır. Her
sanık, savunması için gerekli bütün güvencenin sağlanmış bulunduğu açık bir
yargılama ile suçlu olduğu ispatlanmadıkça suçsuz sayılır. Yargı sürecinde
davayla ilgili kamusal tartışmanın yasaklanması fiili olarak işlerliğini
yitirmiştir. Başbakanın kendini sürmekte olan bir davada savcı, diğer bir soruşturmada kefil olduğunu
ilan etmesi bunun en önemli ispatıdır.
29. Hiç kimse keyfi
olarak gözaltına alınamaz, tutuklanamaz ve tarafsız uzman kuruluşlar tarafından
sahteliği ispatlanmış uydurma delillerle yargılanamaz.
30. Hiç kimse işkenceye
ya da acımasız, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ya da muameleye
uğratılamaz. Oysa uzun
tutukluluk süreleri yargısız infaz olarak kullanılmaktadır.
31. İnsanlık suçları net
olarak yasalarda belirtilmeli ve bu suçla yargılananlar için zaman aşımı
kaldırılmalıdır.
32. Mahkemeler ücretsiz
olmalıdır. Adalet talep etmek
için başvuran halktan harç alınmamalıdır.
33. Özel yetkili
mahkemelerin 2005 yılından bu yana verdikleri kararlar için yeniden yargılama
yolu açılmalı, hatalı ve/veya suçlu bulunan yargıçlar yargılanmalıdır.
34. Faili meçhuller,
yargısız infazlar cezasız bırakılamaz. Bu tip
suçlar insanlık suçu addedilmeli, zaman aşımı
engellenmelidir.
33. Gizli tanık
uygulamasına son verilmelidir. Gizlilik
adalete olan güvene gölge düşürür.
34. Yargıçlar ve savcılar
da sıradan vatandaşlar kadar kolaylıkla yargılanabilmelidir.
35. Sivil Toplum
Kuruluşları katılımcı demokrasinin şartıdır. Tüm vatandaşların, haklarını ve isteklerini
dile getirmek ve korunmak için sivil toplum kuruluşu kurmaya ve katılmaya hakkı
olmalıdır. STK’ler birbirleriyle ortak amaçlara sahip insanların
seslerini ve isteklerini sandık dışında da duyurdukları katılımcı demokrasi araçlarıdır.
36. Yürütme, STK’lerle
yakın temasta çalışmalıdır. Mecliste
STK konfederasyonlarının temsilcileri için kontenjan milletvekilliği
açılmalıdır.
37. Türkiye’de tek bir
işsiz kalmamalıdır. Herkesin
çalışmaya, işini özgürce seçmeye, adil ve elverişli çalışma koşullarına ve
işsizlikten korunmaya hakkı vardır. Devlet ve Belediyelerin istihdamı dört
katına çıkarılmalı, devlet daireleri ve belediyeler yedi gün, üç vardiya ve
yirmi dört saat çalışmalıdır. Böylece
işsiz oranı sıfıra inerken devletin etkin ve seri çalışması sağlanmalıdır.
38. Tüm vatandaşların
çalışma saatlerinin düşürülmesi, dinlenme ve boş zamanlarını değerlendirmesi
sağlanmalıdır. Hafta tatili
üç, yıllık izin otuz gün olmalıdır. Newroz, Paskalya ve benzeri Sünni inanç
dışındaki inanç sistemlerinin kutsal günleri de tatil ilan edilerek bayramlar
hep birlikte kutlanmalıdır.
39. Sosyal Güvenlik
geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Herkesin eğitim, sağlık, yiyecek, giyecek, konut ve gerekli
toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir
yaşam düzeyine hakkı vardır. Devletin erkini göstereceği en önemli alan bu
alan olmalıdır. Yerel yönetimlerin de sosyal güvenlik alanında önleri
açılmalıdır.
40. Her birey eğitim alma
hakkına sahiptir. Eğitim
özerk, parasız, fırsat ve imkân eşitliği
sağlayan bir yapıda olmalıdır. Dershaneler üniversite eğitimi almak
isteyen gençler arasında haksız rekabete yol açtığı için kaldırılmalıdır.
41. Öğretmen maaşı en az
milletvekili maaşı kadar olmalıdır.
42. Kalkınma ayrıcalıklı
bir zümre için değil toplumun topyekûn mutluluğu için olmalıdır.
43. Sanayi ve ticaret
öncelikle çevre duyarlılığını gözetmelidir.
44. Tarım teşvik
edilmeli, modernleştirilmelidir. Topraksız
köylü kalmamalıdır.
45. Profesyonel ordu kurulmalıdır. Askerlik görevi kısaltılmalı ve sivil savunma
ağırlıklı bir eğitim biçimine dönüştürülmelidir.
*YUKARIDAKİ MADDELER AÇILMAYA, AÇIKLANMAYA, ÇOĞALMAYA, DERİNLEŞMEYE, DEĞİŞMEYE, İŞLENMEYE MUHTAÇTIR. ORTAK AKIL VE VİCDANIN ORTAK PAYDASINDA OLGUNLAŞTIRMANIZI BEKLEMEKTEDİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.