12 Nisan 2014 Cumartesi

OCCUPYCHP HAREKETİNİN CHP PARTİ PROGRAMI TASLAĞI*

OCCUPYCHP hareketi, manifestosunun özünü, partinin kurucu başkanının devrimci ruhundan almaktadır. Mustafa Kemal'in; " Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur... " sözü, hareketin özüdür. Bu çerçeveden bakarak partinin ilkelerinin çağımızın koşulları ve Türkiye Halkları'nın talepleri doğrultusunda ve yeniden devrimci bir anlayışla gözden geçirilmesi kaçınılmazdır.

1. Cumhuriyetçilik ilkesi; Türkiye Halkları'nın iradesinin temelidir.  Oysa Türkiye’de halkın iradesi barajlarla engellenmektedir. Seçim barajı derhal indirilmeli, her türlü düşüncenin mecliste yer edinmesini sağlayacak düzenlemelere gidilmelidir. 

2. Halkçılık ilkesi; tüm Türkiye halklarını imtiyazsız kapsamalıdır.

3. Milliyetçilik ilkesi; etnik kimliklere saygılı ve vatanseverlik vurgulu olmalıdır.

4. Devletçilik ilkesi; atanmışlardan oluşan ceberut efendiler yaratmamalıdır. Devletin etki alanı daraltılmalı; insan ve çevre odaklı olarak kurgulanmış, alçak gönüllü bir uygulama aracı olmalıdır. Devlet erki merkezden perifere doğru akmamalı, seçilmişlerden oluşan yerel yönetimler güçlendirilmelidir.

5. Laiklik ilkesi; “inançlıları baskı altına alan bir tiranlık” olmaması gerektiği gibi “dinsizlik” de değildir. Laiklik, demokrasinin, belli bir dine ya da mezhebe inanan çoğunluğun tiranlığına dönüşmesini engellemek için, devletin tüm dinlere aynı mesafede kalmasını sağlamak üzere geliştirilmiş bir kavramdır. Laik devlet, tüm vatandaşların inanç özgürlüğünün garantörü olmalı ve bunu sağlarken tüm inanışlara eşit mesafede durabilmek adına dini, siyasetten ayrılmalıdır. Laik devlet, herhangi bir dini, mezhebi, inanç sistemini referans almaz. Laiklik devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir.

6. Devrimcilik İlkesi; "sürekli devrim" kavramından bağımsız düşünülemez. Değişmeyen tek şey değişimdir. Devrimcilik ilkesi, kendinden önce gelen; Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Devletçilik ve Laiklik ilkelerini, toplumsal devinimler doğrultusunda yenileme hak ve sorumluluğunu da beraberinde getirir. Bu hak ve sorumluluk hepimizindir. Bunun tersi; Mustafa Kemal'in  "...asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur..." cümlesini inkâr etmektir.

7. Yeni ve tam anlamıyla özgürlükçü bir Anayasa şarttır. Anayasa çalışmaları kapalı kapılar ardında, komisyon salonlarında değil; parklarda, forumlarda yapılmalı; tartışılmalı, sokağın sesi dinlenmelidir. İletişim teknolojilerinin sunduğu olanaklarla bunu organize etmek tarihte hiç olmadığı kadar kolaylaşmıştır. Anayasa, iktidarda olanların sınırlarını da belirlemeli, çoğunluk tiranlığının kurulmasını engelleyen bir "toplumsal uzlaşma garantörü" olmalıdır.

8. Özgürlük kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Tüm vatandaşlar ulusal ya da toplumsal köken, ırk, renk, cins, dil, din, inanç, siyasi görüş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bütün hak ve özgürlüklerden eşit olarak yararlanmalıdır. Evrensel çerçevede özgürlük paketi, herhangi bir parçanın kabulü ile değil; tüm parçaların kabulü ile işlerlik kazanır. Devletin dilden, dinden, inançlardan, yaşam biçiminden, giyim tarzından, başörtüsünden, cinsel kimlikten, bedenden, bebekten, haber alma özgürlüğünden, üniversitelerden elini ve dilini çekmesi şarttır. 

9. Düşünce ve ifade özgürlüğü sınırsız olmalıdır. Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğü hakkı vardır. Bu özgürlük ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve düşünceleri her araçta arama, elde etme ve yayma hakkını içerir ve anayasal güvence altına alınmak zorundadır. Demokratik açık bir toplum için tüm vatandaşlar fikirlerini iç ve dış sansüre tabi tutmadan ifade edebilmelidir. Şiddet kullanarak fikirlerini kabul ettirmeye çalışmamış ancak sadece siyasi görüşlerinden ve fikirlerinden dolayı suçlu bulunup cezalandırılmış herkes özgür bırakılmalı ve itibarları iade edilmelidir. Toplantı, gösteri, yürüyüş ve örgütlenme özgürlüğü anayasal haktır ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne sadık kalınarak uygulanmalıdır. Polisin demokrasinin sağladığı hak ve özgürlükleri kısıtlamaması, tam tersine kısıtlayana mani olması şarttır. Toplantı, gösteri ve yürüyüş sırasında provokasyon yapan ya da orantısız güç kullanan polis insanlık suçu işlemiş addedilmeli ve yargıya hesap vermelidir.

10. Basın özgürlüğü şarttır. Bununla birlikte basın kuruluşlarıyla siyasiler ve yakınları arasındaki finansal bağlantılar yasaklanmalı, gizli ilişkiler şiddetle cezalandırılmalıdır.

 11. Özel yaşam kutsaldır. Hiç kimse, özel yaşamı, ailesi, konutu, yazışmaları nedeniyle keyfi müdahaleye, saldırıya uğrayamaz. Herkesin bu müdahale ve saldırılara karşı yasa ile korunma hakkı vardır. Haberleşme özgürlüğü; milli güvenlik bahanesiyle baskı altına alınamaz. Herkes kendi özel hayatını özgürce yaşama hakkına sahiptir. Suçluları tespit etmek için telefon dinlemek, her sistemde uygulanabilecek bir polisiye tedbirdir. Ancak telefon dinlemelerini siyasi erk kazanmak için bir silah olarak kullanmak, bunun üzerinden kişileri özel hayatları ile tehdit etmek; işkence yapmak ile eşit oranda insanlık suçu sayılmalıdır.

12. Din ve vicdan özgürlüğü haktır. Bu hak dinini ya da inancını; tek başına ya da topluca, açık ya da özel olarak, ibadet etme, öğretme, öğrenme, uygulama ve anma özgürlüğünü içerir. İnanç özgürlüğü kavramına, tüm inanç sistemleri için "eşit ölçüde özgürlük" anlayışıyla yaklaşılmalıdır.  Evrensel özgürlük anlayışında zorlama olamaz. Bu bağlamda bir taraftan “dinde zorlama yoktur” derken, diğer yandan dayatma kabul edilemez. Çocuklara verilecek dini eğitim türü için karar verme hakkı ebeveynlerine aittir.

13. Tüm vatandaşlar cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin bütün hak ve özgürlüklerden eşit olarak yararlanmalıdır. Kadınların özgürlük ve eşitliği sözde kalmamalıdır. Kaç çocuk doğuracağına, doğurup doğurmayacağına sadece kadın karar verir. Evlenme çağına gelen her erkek ve kadın, ırk, uyruk ya da inanç bakımından hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın evlenme ve aile kurma hakkına sahiptir. Söz konusu kişiler, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit haklara sahiptirler. Evlenme ancak, evleneceklerin özgür ve tam rızası ile gerçekleştirilebilir. Reşit olmayan çocukların evlendirilmeleri yasalarla önlenmelidir.

14. Kimse bir başkasının özgürlüğüne, haklarına, konfor alanına, inançlarına ve değerlerine tecavüz edemez. “Başörtüme özgürlük” eyvallah iken; “alkole yasak” olmaz! “camiye özgürlük” eyvallah iken; “cemevine yasak” olmaz! “Türkçe ’ye özgürlük” eyvallah iken; “Kürtçe ’ye yasak” olmaz! “yandaş medyaya özgürlük” eyvallah iken; “muhalif  medyaya, sosyal medyaya ve yurttaş gazeteciliğine yasak” olmaz! Kısaca “adalet olmayan yerde özgürlük olmaz.” 


15. İnsan yalnızca "eşit ölçüde özgür" insanlar arasında gerçekten özgürdür. Bir tek insanın bile köleliği tüm insanlığı çiğner ve herkesin özgürlüğünü etkisiz hale getirir. Herkesin özgürlüğü, bu nedenle yalnızca herkesin eşitliği halinde gerçekleşebilir. Özgürlüğün eşitlikle gerçekleşmesi; adalettir. Eşitlik özgürlüğün ruhudur. Yani eşitlik olmadan özgürlük olamaz.

16. Tüm vatandaşlar kanun önünde eşittir. Irk, renk, cinsiyet, dil, din, mezhep, inanç, siyasî düşünce ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin herkes kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Herkes yasanın koruyuculuğundan ayrım gözetilmeksizin eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Milletvekili dokunulmazlığı, kürsü dokunulmazlığı hariç, kaldırılmalıdır. Kürsü dokunulmazlığı dışındaki dokunulmazlıklar, özgürlüğün eşit dağılımı ilkesine aykırıdır. 

17. Bütün insanlar onur ve hakları yönünden eşit doğarlar. Bütün insanlar akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşçe davranmalıdırlar. Kardeşlik ötekileştirmemektir. Ötekileştirmek, kendi özüne ötekileşmektir. Temel mesele dindar/laik, Alevi/Sünni, Türk/Kürt, ulusalcı/liberal sağcı/solcu, gibi birbiriyle çelişen kavramların tarafı olmak değildir. Temel mesele ait olmadığımız tarafın varlığını inkâr edip, asimile etmeye çalışmak; olmuyorsa ötekileştirerek dışlamak, haklarını gasp etmekten kaynaklanmaktadır. Türkiye halkları, geçmişte yaşadığı ayrışmaları, bölünmeleri ve küslüğü unutmak, kimseyi ötekileştirmeden, tüm kesimlerin hoşgörü ve saygı çerçevesinde bir araya gelebileceği kardeşçe bir yaşam istemektedir. Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, dindarlar, ateistler, Kemalistler, liberaller, komünistler, sosyalistler, çevreciler, eşcinseller ve istisnasız herkesin empati kapasitesini arttıracak ve kardeşliği güçlendirecek sosyal projeler derhal hayata geçirilmeli ve desteklenmelidir. Cemevlerinin cami statüsünde olması istendiği kadar, örtülü kız kardeşlerimizin kamusal alanda istihdamı da istenmelidir.

18. Demokrasi sözde değil, insan onuruna en yakışan biçimde; özde olmalıdır. Cumhuriyet, tüm vatandaşların devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi haline getirilmelidir. 

19. Demokrasi; özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkeleri çerçevesinde tanımlanmalıdır. Demokrasi, toplumsal dayanışmanın her alana yayılımını, gelirin adaletli dağılımını, eşitlikçi bir rekabet ve hakça paylaşımla, toplumun tamamının refah seviyesinin ve yaşam kalitesinin yükseltmesini hedeflemelidir. 

20. Demokrasi çoğulcu olmalıdır. Denetimden uzak demokratik sistemlerin, otokratikleşerek bireysel hakları ihlal eden "çoğunlukçu" sisteme dönüşme riski nedeniyle, ileri demokrasi, çoğulcu demokrasi olmalıdır. Çoğulcu demokrasi toplumdaki farklılığı ve çokluluğu kabul eder. Bu nedenle; (1) güçler ayrılığı ilkesinin kuvvetle korunması ve dengeli olması (2) merkezi otoritede yoğunlaşan gücün perifere yayılması ve böylece yerel yönetimlerin güçlenmesi (3) sivil toplum kuruluşlarının etkinlik ve özgürlük alanlarının genişletilerek katılımcı demokrasinin gelişmesi şarttır.

21. Güçler ayrılığı ilkesi demokrasinin olmazsa olmazıdır. Özgürlükçü ve eşitlikçi demokrasilerde (1)Yasama (2)Yürütme (3)Yargı kurumlarının birbirlerinden bağımsız ve eşdeğer güçte olması ve yekdiğerini denetleyebilmesi; otokrasiyi yani, iktidarın tek elde toplanmasını engellemek adına hayati öneme sahiptir. İktidarın bu üç kurum arasında paylaşımı; demokratik yollarla iktidara gelen kişiler ya da partilerin kendi diktatörlüklerini kurma heves ve girişimlerinin dünyayı sürüklediği felaketlerden elde edilen tecrübeler üzerine geliştirilmiştir. Güçler ayrılığı ilkesi ile karşılıklı denetimin önemi, Adolf Hitler’in demokratik yolla iktidara gelmesinden sonra, yasama, yürütme ve yargıyı tekelinde toplayarak dünyayı yangın yerine çevirmesinden sonra anlaşılmıştır. Güçler ayrılığı ilkesinin işlemediği demokratik sistemlerde, yasamanın (meclisin), yürütmenin (hükümetin) kontrolü altına girme ve otokratikleşme tehlikesi her zaman mevcuttur. Bu nedenle güçler ayrılığı ilkesi korunmalıdır, şarttır.

22. Güçler ayrılığı ilkesine göre yasama görevini ileri demokratik sistemde meclis üstlenir. Meclis; adil rekabet, adil seçim ve eşit oylama ilkeleriyle halkın, temsilcilerini özgür seçimlerle belirleyerek oluşturduğu bir kurumdur ve milli iradeyi temsil etmelidir. Bu nedenle seçim barajı düşürülmelidir. Milli iradeden, demokratik parlamenter sistemden bahsediyorsak; bu, meclise tam yansımalıdır.

23. Seçimler adil ve şaibesiz olmalıdır. 

24. Siyasi partiler yasası demokratik ve katılımcı olmalıdır. Parti içi demokrasi şarttır. Partinin karar ve uygulama mekanizmaları kooperatif bir koordinatör olmalıdır.

25. Yönetim kademelerinde cinsiyet ayrımı olmamalıdır. Milletvekillerinin, delegelerin ve tüm yönetim kademelerinin %50'si kadın olmalıdır.

26. Yönetim kademelerinde gençlerin sayısı arttırılmalıdır. Milletvekillerinin, delegelerin ve tüm yönetim kademelerinin %50'si 40 yaş altında olmalıdır.

27. Yargı tam bağımsız, adil ve açık olmalıdır. Herkes, kendisine yöneltilen herhangi bir suçlama karşısında, bağımsız ve tarafsız bir mahkemece tam bir eşitlikle, adil ve açık olarak yargılanma hakkına sahiptir. Güçler Ayrılığı ilkesinin demokratik işlerliği için yargının bağımsızlığı şarttır. Başbakan’ı temsilen Adalet Bakanı’nın, HSYK Başkanlığı yaptığı bir ülkede  HSYK’nin bağımsızlığından buna bağlı olarak Güçler Ayrılığı ilkesinden ve dolayısıyla demokrasiden  söz edilemez. Ne var ki ülkemizde yargı, 12 Eylül referandumundan beri yürütme erkinin altında çalışmaya başlamıştır. Adalet Bakanı’nın HSYK’ye Başkan olması, yargı bağımsızlığının ortadan kalktığının ve Başbakanın vesayeti altına girdiğinin açık kanıtıdır. 

28. Masumiyet karinesi işlerliğe kavuşturulmalıdır. Her sanık, savunması için gerekli bütün güvencenin sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile suçlu olduğu ispatlanmadıkça suçsuz sayılır. Yargı sürecinde davayla ilgili kamusal tartışmanın yasaklanması fiili olarak işlerliğini yitirmiştir. Başbakanın kendini sürmekte olan bir davada  savcı, diğer bir soruşturmada kefil olduğunu ilan etmesi bunun en önemli ispatıdır.

29. Hiç kimse keyfi olarak gözaltına alınamaz, tutuklanamaz ve tarafsız uzman kuruluşlar tarafından sahteliği ispatlanmış uydurma delillerle yargılanamaz. 

30. Hiç kimse işkenceye ya da acımasız, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ya da muameleye uğratılamaz. Oysa uzun tutukluluk süreleri yargısız infaz olarak kullanılmaktadır.

31. İnsanlık suçları net olarak yasalarda belirtilmeli ve bu suçla yargılananlar için zaman aşımı kaldırılmalıdır.

32. Mahkemeler ücretsiz olmalıdır. Adalet talep etmek için başvuran halktan harç alınmamalıdır.

33. Özel yetkili mahkemelerin 2005 yılından bu yana verdikleri kararlar için yeniden yargılama yolu açılmalı, hatalı ve/veya suçlu bulunan yargıçlar yargılanmalıdır.

34. Faili meçhuller, yargısız infazlar cezasız bırakılamaz. Bu tip suçlar insanlık suçu addedilmeli, zaman aşımı engellenmelidir. 

33. Gizli tanık uygulamasına son verilmelidir. Gizlilik adalete olan güvene gölge düşürür.
  
34. Yargıçlar ve savcılar da sıradan vatandaşlar kadar kolaylıkla yargılanabilmelidir.

35. Sivil Toplum Kuruluşları katılımcı demokrasinin şartıdır. Tüm vatandaşların, haklarını ve isteklerini dile getirmek ve korunmak için sivil toplum kuruluşu kurmaya ve katılmaya hakkı olmalıdır. STK’ler birbirleriyle ortak amaçlara sahip insanların seslerini ve isteklerini sandık dışında da duyurdukları katılımcı demokrasi araçlarıdır. 

36. Yürütme, STK’lerle yakın temasta çalışmalıdır. Mecliste STK konfederasyonlarının temsilcileri için kontenjan milletvekilliği açılmalıdır.

37. Türkiye’de tek bir işsiz kalmamalıdır. Herkesin çalışmaya, işini özgürce seçmeye, adil ve elverişli çalışma koşullarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır. Devlet ve Belediyelerin istihdamı dört katına çıkarılmalı, devlet daireleri ve belediyeler yedi gün, üç vardiya ve yirmi dört saat çalışmalıdır.  Böylece işsiz oranı sıfıra inerken devletin etkin ve seri çalışması sağlanmalıdır.

38. Tüm vatandaşların çalışma saatlerinin düşürülmesi, dinlenme ve boş zamanlarını değerlendirmesi sağlanmalıdır. Hafta tatili üç, yıllık izin otuz gün olmalıdır. Newroz, Paskalya ve benzeri Sünni inanç dışındaki inanç sistemlerinin kutsal günleri de tatil ilan edilerek bayramlar hep birlikte kutlanmalıdır.

39. Sosyal Güvenlik geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Herkesin eğitim, sağlık, yiyecek, giyecek, konut ve gerekli toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine hakkı vardır. Devletin erkini göstereceği en önemli alan bu alan olmalıdır. Yerel yönetimlerin de sosyal güvenlik alanında önleri açılmalıdır.

40. Her birey eğitim alma hakkına sahiptir. Eğitim özerk, parasız,  fırsat ve imkân eşitliği sağlayan bir yapıda olmalıdır. Dershaneler üniversite eğitimi almak isteyen gençler arasında haksız rekabete yol açtığı için kaldırılmalıdır.

41. Öğretmen maaşı en az milletvekili maaşı kadar olmalıdır.

42. Kalkınma ayrıcalıklı bir zümre için değil toplumun topyekûn mutluluğu için olmalıdır. 

43. Sanayi ve ticaret öncelikle çevre duyarlılığını gözetmelidir.

44. Tarım teşvik edilmeli, modernleştirilmelidir. Topraksız köylü kalmamalıdır.

45. Profesyonel ordu kurulmalıdır. Askerlik görevi kısaltılmalı ve sivil savunma ağırlıklı bir eğitim biçimine dönüştürülmelidir.

*YUKARIDAKİ MADDELER AÇILMAYA, AÇIKLANMAYA, ÇOĞALMAYA, DERİNLEŞMEYE, DEĞİŞMEYE, İŞLENMEYE MUHTAÇTIR. ORTAK AKIL VE VİCDANIN ORTAK PAYDASINDA OLGUNLAŞTIRMANIZI BEKLEMEKTEDİR. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.