6 Nisan 2015 Pazartesi

DEMOKRASİ İÇİN NE YAPMALI?

1.    EŞİTLİK DEMOKRASİNİN ÖNKOŞULUDUR

Ø  Demokrasi sözde değil, özde olmalıdır. Dil, din, mezhep, cinsiyet, felsefi inanç, siyasî düşünce, ırk, renk ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin herkes eşittir.

Ø  Demokrasi tüm vatandaşların kanun önünde istisnasız eşitliğidir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınmamalı, ayrım gözetmeden herkes kanun önünde eşit olmalı ve yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanmalıdır. 

Ø  Demokrasi çoğulcu ve katılımcı olmalıdır. Çoğulcu demokrasi toplumdaki farklılığı ve çokluluğu kabul eder. Denetimden uzak demokratik sistemlerin otokratikleşerek bireysel hakları ihlal eden "çoğunlukçu" sisteme dönüşme riski vardır. Bu nedenle;
(1) güçler ayrılığı ilkesinin kuvvetle korunması ve dengeli olması
(2) merkezi otorite gücünün perifere yayılarak yerel yönetimlerin güçlenmesi
(3) sivil toplum kuruluşlarının etkinlik ve özgürlük alanları artırılarak katılımcı demokrasinin gelişmesi şarttır.
  
Ø  Eşitlik yoklukta değil, varlıkta sağlanmalıdır. Eşitlikçi bir rekabet ve hakça paylaşımla gelirin adaletli dağılımı, toplumun tamamının refah seviyesi ve yaşam kalitesinin yükseltmesini hedeflemelidir. 

2.    ÖZGÜRLÜK KAYITSIZ VE ŞARTSIZ OLMALIDIR. 

Ø  Özgürlük ancak herkesin eşitliği halinde gerçekleşebilir. Tüm vatandaşlar ulusal ya da toplumsal köken, ırk, renk, cins, dil, din, inanç, siyasi görüş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bütün hak ve özgürlüklerden eşit olarak yararlanmalıdır. Ne ki; mevcut siyasi partiler bir yandan özgürlük sözcüğünü ağızlarından düşürmezken, diğer yandan kendi ikiyüzlü sahte özgürlük paketleriyle toplumun karşısına çıkmaktadır. İşte onlar; “kendine liberal”, “kendine demokrat”, ”kendine halkçı”, “kendine Müslüman”, “kendine yetmez ama evetçi”dir.

Ø  Eşitlik olmadan özgürlük olamaz. Evrensel çerçevede özgürlük paketi, herhangi bir parçanın kabulü ile değil; tüm parçaların kabulü ile işlerlik kazanır. Devletin dilden, dinden, inançlardan, yaşam biçiminden, giyim tarzından, başörtüsünden, cinsel kimlikten, bedenden, bebekten, haber alma özgürlüğünden, üniversitelerden elini, dilini ve yargısını çekmesi şarttır.

Ø  Düşünce ve ifade özgürlüğü güvence altına alınmalıdır. Özgürlük ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve düşünceleri her araçta arama, elde etme ve yayma hakkını içerir ve anayasal güvence altına alınmak zorundadır.

Ø  Sansür kanserdir. Demokratik açık bir toplum için tüm vatandaşlar fikirlerini iç ve dış sansüre tabi tutmadan ifade edebilmelidir.

Ø  Fikir suçluları derhal serbest bırakılmalıdır. Şiddet kullanarak fikirlerini kabul ettirmeye çalışmamış ancak sadece siyasi görüşlerinden, fikirlerinden dolayı suçlu bulunup cezalandırılmış herkes özgür bırakılmalı ve itibarları iade edilmelidir. 

Ø  Toplantı, gösteri, yürüyüş ve örgütlenme özgürlüğü anayasal haktır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne sadık kalınarak uygulanmalıdır. Polisin demokrasinin sağladığı hak ve özgürlükleri kısıtlamaması, tam tersine kısıtlayana mani olması şarttır. Toplantı, gösteri ve yürüyüş sırasında provokasyon yapan ya da orantısız güç kullanan polis insanlık suçu işlemiş addedilmeli ve yargıya hesap vermelidir.

Ø  Özel yaşam kutsaldır. Hiç kimse, özel yaşamı, ailesi, konutu ya da yazışması konularında keyfi müdahaleye, saldırıya uğrayamaz. Herkesin, bu müdahale ve saldırılara karşı yasa ile korunmaya hakkı vardır. Haberleşme özgürlüğü, milli güvenlik maskesiyle baskı altına alınamaz. Herkes kendi mahrem hayatını özgürce yaşama hakkına sahiptir. Suçluları tespit etmek için telefon dinlemek, her sistemde yapılabilecek bir polisiye tedbirdir. Ancak telefon dinlemelerini siyasi erk kazanmada bir silah olarak kullanmak, bunun üzerinden kişileri özel hayatları ile tehdit etmek; işkence yapmak ile eşit oranda insanlık suçu sayılmalıdır.

Ø  Din ve vicdan özgürlüğü haktır. Bu hak din ya da inanç değiştirme; dinini ya da inancını tek başına ya da topluca, açık ya da özel olarak öğretim, uygulama, tapınma ve anma bağlamında açığa vurma özgürlüğünü içerir. İnanç özgürlüğü tüm inanç sistemlerine ve inançsızlara karşı eşit özgürlük ilkesine uygun olmalıdır. 

Ø  Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır. Dinde zorlama yoktur. Evrensel özgürlük anlayışında zorlama olamaz. Bir taraftan “Dinde zorlama yoktur” derken, diğer yandan dayatma kabul edilemez. Ana babalar, çocuklarına verilecek eğitim türü için öncelikli seçme hakkına sahiptir. İnanç özgürlüğü doğrultusunda zorunlu din dersleri derhal kaldırılmalıdır. Zorunlu din dersleri devletin resmi seçimiyle zorunlu Sünni İslam dersleri şeklinde uygulanmaktadır. Bunun yerine tüm dinler ve din karşıtlığı hakkında bilgi veren, tarafsız ve eleştirel felsefe dersleri olmalıdır.

Ø  İmam Hatip okulları kapatılmalıdır. Toplumun din adamı gereksinimi lise mezunu din adamlarıyla değil, İlahiyat Fakültesi mezunları ile karşılanmalıdır. İmam Hatip Liseleri İlahiyat Fakültelerine dönüştürülerek üniversitelere bağlanmalıdır.

Ø  Cem Evleri ibadethane olarak tescillenmelidir.  Her türlü inanç sistemi, her türlü ibadet etme biçiminde özgür bırakılmalıdır. Diyanet İşleri derhal kaldırılmalı, inanç sistemleri mensuplarının bağışları yoluyla finanse edilmelidir. Hristiyan’ın, Yahudi’nin, ateistin, putperestin vergisiyle hac olmaz.

Ø  Özgürlük için devletin laik olması şarttır.  Devlet tüm vatandaşlarının inanç ya da inançsızlık özgürlüğünün garantörü olmalı ve bunu sağlarken laiklik ilkesine sıkı sıkı sarılmalıdır. 

Ø  Kadınlar dakika kaybetmeden özgürleştirilmelidir. Yarısı özgür olmayan toplumda özgürlüklerden bahsedemeyiz. Kadınların özgürlük ve eşitliği sözde kalmamalıdır. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapılıyormuş gibi göstermelik sözde hakların arka planı iyi anlaşılmalıdır. Örneğin; iki yıla uzatılan süt izni bir avantaj olarak algılatılmaya çalışılmaktadır. Oysa zaten üç çocuk doğurması istenen kadın, bilimsel olarak tamamen gereksiz bir biçimde iki yıl süt vermeye özendirilmektedir. Bu hakkı kullanan kadına hangi işyeri iş verecektir? Gündelik birkaç saatlik izinle süt vermeye gidecek olan kadının iş performansından hangi işveren emin olabilecektir? Bu gereksiz süt izni aslında kadına verilmiş bir hak değil, kadının sosyoekonomik hayattan uzaklaşmasına yol açacak olan bir hak gaspıdır. AKP zihniyeti sosyal alanda kadın görmeye tahammül edememektedir. Kadını bütün kötülüklerin sebebi olarak gören bu zihniyet, asıl kötülüğün zihinlerinin derinliklerinde olduğunun farkında bile değildir.

Ø  Karar kadınlarda olmadıkça toplumsal özgürlükten bahsedilemez. Kaç çocuk doğuracağına, doğurup doğurmayacağına sadece kadın karar verebilir. Evlenme çağına gelen her erkek ve kadın, ırk, uyruk ya da din bakımından hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın evlenme ve aile kurma hakkına sahiptir. Söz konusu kişiler, evlenme konusunda, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit haklara sahiptirler. Evlenme ancak, evleneceklerin özgür ve tam rızası ile gerçekleştirilebilir. 

Ø  Adalet olmayan yerde özgürlük olmaz. Kimse bir başkasının özgürlüğüne, haklarına, konfor alanına, inançlarına, değerlerine tecavüz edemez. “Başörtüme özgürlük” eyvallah iken, “alkol yasak” olmaz! “camiye özgürlük” eyvallah iken “cemevine yasak” olmaz! “Türkçe ’ye özgürlük” eyvallah iken “Kürtçe ’ye yasak” olmaz! “yandaş medyaya özgürlük” eyvallah iken “karşıt görüşe yasak” olmaz!


3.    KARDEŞLİK ÖTEKİLEŞTİRMEMEKTİR.

Ø  Ötekileştirmek, kendi özüne ötekileşmektir. Temel mesele dindar/laik, Alevi/Sünni, Türk/Kürt, ulusalcı/liberal, sağcı/solcu gibi birbiriyle çelişen kavramların tarafı olmak değildir. Temel mesele ait olmadığımız tarafın varlığını inkâr edip, bizim gibi yapmaya, asimile etmeye çalışmak; olmuyorsa ötekileştirerek dışlamak, haklarını gasp etmekten kaynaklanmaktadır. Türkiye halkları, geçmişte yaşadığı ayrışmaları, bölünmeleri ve küslüğü unutmak, kimseyi ötekileştirmeden, tüm kesimlerin hoşgörü ve saygı çerçevesinde bir araya gelebileceği kardeşçe bir yaşam istemektedir.

Ø  Hoşgörü derhal tesis edilmeli, eğitimin temelini teşkil etmelidir. Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, dindarlar, ateistler, Kemalistler, liberaller, komünistler, sosyalistler, çevreciler, eşcinseller ve istisnasız herkesin empati kapasitesini arttıracak ve kardeşliği güçlendirecek sosyal projeler derhal hayata geçirilmeli ve desteklenmelidir.

Ø  Tek tipçi faşist AKP politikaları derhal yok edilmelidir.  AKP zihniyeti biat eden, tek tip birey yaratmak üzere on yıl boyunca önce sinsice, 2007 sonrasında açıktan açığa politikalarını uygulamış, karşı çıkan bireyler ve topluluklar sindirilmeye çalışılmıştır. Bu politika toplumun kutuplaşmasına ve gerilimin korkutucu düzeylere tırmanmasına yol açmıştır. Tek tip toplum yaratma faşizmine derhal son verilmeli, toplumsal hoşgörü ve dayanışmanın her alana yayılımını sağlamak şarttır.

4.    PARLAMENTER SİSTEMDE REFORM ŞARTTIR.

Ø  Seçim barajı derhal %0’a indirilmelidir. Türkiye’de halkın iradesi barajlarla engellenmektedir. Oysa cumhuriyet rejimlerinde halkın iradesi, hükümet erkinin temelidir.  Her türlü düşüncenin mecliste yer edinmesini sağlayacak düzenlemelere gidilmelidir. 

Ø  Koalisyon ahenktir. Neoliberal, liberal ve kapitalist sistemler, ülkeleri hesap vermeksizin yönetebilmek için “istikrar” yalanına sarılmaktadırlar. Oysa koalisyon hükümetleri milli iradenin ahengini sağlamaktadır.

Ø  Başkanlık sistemi AKP vesayeti altında değil, parlamenter sistem çerçevesinde tartışılmalıdır.  Yürütme, nüfusu 80 milyona yaklaşan ve çok kültürlü ülkemizde artık merkezi meclisten değil, yerel meclisler üzerinden olmalıdır. Merkezi meclis sistemi yerine, eyalet sistemi, eyalet meclisleri ve eyalet hükümetleri tartışılmalıdır. Bu sistem halkın egemenliğinin meclise daha fazla yansımasını sağlayacaktır.
  
Ø  Eyalet sistemi halk iradesine daha uygun bir sistemdir. Her eyaletin kendi seçtiği meclisi ve o meclisin içinden çıkan bir hükümeti olmalıdır. Yürütme erki, her eyalette özerk eyalet hükümeti eliyle uygulanmalıdır. 

Ø  Eyalet Meclisleri Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi‘ni oluşturmalıdır. 

Ø  Siyasi partiler yasası demokratik ve katılımcı olmalıdır. Parti içi demokrasi şarttır. Delegelerin de, milletvekillerinin de %50'si 40 yaş altında aynı şekilde delegelerin de, milletvekillerinin de %50'si kadın olmalıdır.

Ø  Sivil Toplum Kuruluşları katılımcı demokrasinin şartıdır. STK’lar birbirleriyle ortak amaçlara sahip insanların seslerini ve isteklerini sandık dışında da duyurdukları katılımcı demokrasi araçlarıdır. 
  
Ø  Seçimler adil olmalıdır. Seçimler; retina taraması, parmak izi karşılaştırması vs gibi mükerrer ya da sahte oy kullanımını önleyecek ve %100 digital olan ve tüm katılımcı parti temsilcileri tarafından on-line denetlenebilecek bir sisteme kavuşturulmalıdır. 

Ø  Dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır. Bu ayrım, özgürlüğün eşit dağılım ilkesine aykırıdır. 

Ø  Yürütme STK’larla yakın temasta çalışmalıdır. Mecliste sendika ve dernek konfederasyonların temsilcileri için kontenjan milletvekilliği açılmalıdır.

5.    ADALET MÜLKÜN DEĞİL, İNSANLIĞIN TEMELİ OLMALIDIR.

Ø  Güçler ayrılığı ilkesi demokrasinin olmazsa olmazıdır. Özgürlükçü ve eşitlikçi demokrasilerde (1)Yasama (2)Yürütme (3)Yargı kurumlarının birbirlerinden bağımsız ve eşdeğer güçte olması, yekdiğerini denetleyebilmesi, otokrasiyi yani, iktidarın tek elde toplanmasını engellemek adına hayati öneme sahiptir. İktidarın bu üç kurum arasında paylaşımı; demokratik yollarla iktidara gelen kişiler ya da partilerin kendi diktatörlüklerini kurma heves ve girişimlerinin dünyayı sürüklediği felaketlerden elde edilen tecrübeler üzerine geliştirilmiştir. Güçler ayrılığı ilkesi ile karşılıklı denetimin önemi, Adolf Hitler’in demokratik yolla iktidara gelmesinden sonra, yasama, yürütme ve yargıyı tekelinde toplayarak dünyayı yangın yerine çevirmesinden sonra anlaşılmıştır. Güçler ayrılığı ilkesinin işlemediği sistemlerde, yargının, hükümetin kontrolü altına girme tehlikesi mevcuttur. Bu nedenle güçler ayrılığı ilkesi korunmalıdır.

Ø  Yargı tam bağımsız olmalıdır. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurumu’na Adalet Bakanı ya da müsteşarı katılmamalı, üyeler Baro’lar tarafından seçilmelidir. Başbakan’ı temsilen Adalet Bakanı’nın Başkanlığını yaptığı HSYK’nun bağımsızlığından, dolayısıyla Güçler Ayrılığı ilkesinden söz edilemez.

Ø  Yargı adil ve açık olmalıdır. Herkes, kendisine yöneltilen herhangi bir suçlama karşısında, bağımsız ve tarafsız bir mahkemece tam bir eşitlikle, adil ve açık olarak yargılanma hakkına sahiptir. Oysa yargı, 12 Eylül referandumundan beri yürütme erkinin altında çalışmaya başlamıştır. Adalet Bakanı’nın HSYK’na Başkan olması ve Bakanlık Müsteşarı’nın onun yokluğunda başkanlığı üstlenmesi, yargı bağımsızlığının ortadan kalktığının ve yargının Başbakanın vesayeti altında kalmasının açık kanıtıdır. 

Ø  Masumiyet karinesi işlerliğe kavuşturulmalıdır. Her sanık, savunması için gerekli bütün güvencenin sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile suçlu olduğu saptanmadıkça suçsuz sayılır. 

Ø  Hiç kimse keyfi olarak gözaltına alınamaz, tutuklanamaz ve tarafsız uzman kuruluşlar tarafından sahteliği ispatlanmış uydurma delillerle yargılanamaz. 

Ø  Hiç kimse işkenceye ya da acımasız, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ya da muameleye uğratılamaz. Oysa uzun tutukluluk süreleri yargısız infaz olarak kullanılmaktadır. Teknolojinin bu kadar gelişmiş olduğu bir çağda, özellikle düşünce kaynaklı suç zanlıları teknolojik takibe alınarak tutuksuz yargılanmalıdır.

Ø  İnsanlık suçları net olarak yasalarda belirtilmeli ve bu suçla yargılananlar için zaman aşımı kaldırılmalıdır.

Ø  Anayasa yasama, yürütme ve yargıyı da denetlemelidir. Çoğunluğun yönettiği bir toplumda iktidarda olanların sınırlarını da belirlemeli, çoğunluk tiranlığının kurulmasını engelleyecek bir devlet organı olmalıdır.

Ø  Mahkemeler ücretsiz olmalıdır. Adalet talep etmek için başvuran halktan harç alınmamalıdır.

Ø  Özel Yetkili Mahkemeler demokrasiyle bağdaşmaz. Kaldırılmalıdır. 

Ø  Özel yetkili mahkemelerin 2005 yılından bu yana verdikleri kararlar için yeniden yargılama yolu açılmalı, hatalı ve/veya suçlu bulunan yargıçlar yargılanmalıdır.

Ø  Faili meçhuller, yargısız infazlar cezasız bırakılamaz. İnsanlık suçu addedilmeli, zaman aşımı engellenmelidir. 

Ø  Gizli tanık uygulamasına son verilmelidir. Gizlilik adalete olan güvene gölge düşürür.

Ø  Yasa dışı dinlemeler kanıt olarak kullanılamamalıdır. Kullananlar zamanla tespit edilecek olursa, zaman aşımına bakılmaksızın görevden alınmalı ve yargılanmalıdır.

Ø  Yargıçlar ve savcılar da sıradan vatandaşlar gibi yargılanabilmelidir.

Ø  Askeri Yargı kaldırılmalıdır. Askerler de sivil mahkemelerde yargılanmalıdır. 

Ø  Devlet ceberut bir efendi değil, alçak gönüllü bir hizmetkar olmalıdır.

6.    SOSYAL GÜVENLİK SOSYAL DEMOKRASİNİN TEMELİDİR

Ø  Türkiye’de tek bir işsiz kalmamalıdır.  Devlet ve Belediyelerin istihdamı üç katına çıkartılmalı, devlet daireleri ve belediyeler üç vardiya, yedi gün, yirmi dört saat çalışmalıdır. (2. ve 3. vardiyalarda düşük profilli istihdam uygulanabilir.) Bu yöntemle işsiz oranı sıfıra inerken devletin etkin, seri ve yüksek performansla çalışması sağlanabilir.

Ø  Tembellik de haktır ve sağlıklıdır. Hafta tatili üç, yıllık izin otuz gün olmalıdır. Newroz, Paskalya gibi Sünni inanç dışındaki inanç sistemlerinin kutsal günleri de tatil ilan edilerek bayramlar birlikte kutlanmalıdır.

Ø  Tüm vatandaşların haklarını ve isteklerini dile getirmek ve korunmak için sivil toplum kuruluşu kurmaya ve katılmaya hakkı olmalıdır. 

Ø  Sosyal Güvenlik geliştirilmeli, yaygınlaştırılmalıdır. Herkesin eğitim, sağlık, yiyecek, giyecek, konut ve gerekli toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine hakkı vardır. 

Ø  Eğitim ücretsiz olmalıdır. Her birey eğitim alma hakkına sahiptir ve eğitim özerk, parasız, zorunlu, fırsat ve imkân eşitliği sağlanmış bir yapıda olmalıdır. 

Ø  Anadilde eğitim desteklenmelidir. Özgürlüğün şartıdır.

Ø  Kamuda türbanın önü açılmalıdır. Özgürlüğün şartıdır.

Ø  Temel sağlık hizmetleri ücretsiz olmalıdır

Ø  Halkçılık tüm Türkiye halklarını imtiyazsız kapsamalıdır.

Ø  Milliyetçilik kök kimliklere saygılı ve vatanseverlik vurgulu olmalıdır.

Ø  Herkes toplumun kültürel etkinliklerine özgürce katılma, güzel sanatları tatma, bilim alanındaki ilerlemelerden ve bunların nimetlerinden yararlanma hakkına sahiptir. 

Ø  Sanat prangalarından kurtarılmalıdır. Devlet ve hükümet görevlilerinin ne üretim, ne de paylaşım aşamasında sanat eserleri üzerinde kısıtlama uygulamaları, olumlu ya da olumsuz telkinde bulunmaları yasaklanmalıdır.

Ø  Telif hakları etkin korunmaya alınmalıdır. Herkesin, sahibi bulunduğu her türlü bilim, yazın ya da sanat yapıtlarından kaynaklanan ahlaki ve maddi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır. 

Ø  Laik devlet vardır, olmalıdır, şarttır. Laiklik; demokrasinin, belli bir dine ya da mezhebe inanan çoğunluğun tiranlığına dönüşmesini engellemek için devletin tüm dinlere aynı mesafede kalmasını sağlamak üzere geliştirilmiş bir kavramdır. Asla “dinsizlik” anlamına gelmediği gibi; “inançlıları baskı altına alan bir tiranlık” da değildir. Laiklik devletin, tüm inanışlara eşit mesafede durabilmek adına, dinin siyasetten ayrılmasıdır.

Ø  Laik devlet, herhangi bir dini, mezhebi, inanç sistemini referans almaz. Devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir. Cem evlerinin cami statüsünde olmasını istediği kadar, örtülü kız kardeşlerimizin kamusal alanda istihdamını da istemelidir.

Ø  Kimliklerden dini inanç ibaresi kaldırılmalıdır.

Ø  4+4+4 sistemi derhal kaldırılmalı. 5+3+3 sistemine dönülmelidir.

Ø  Dershaneler kaldırılmalı, liselerin dördüncü sınıfları öğrencileri üniversitelere hazırlamalıdır.

Ø  Öğretmen maaşı en az milletvekili maaşı kadar olmalıdır.

Ø  Kalkınmak toplumun topyekûn mutluluğu için olmalıdır. 

Ø  Sanayi ve ticaret öncelikle çevre duyarlılığını gözetmelidir.

Ø  Tarım teşvik edilmeli, modernleştirilmelidir. Topraksız köylü kalmamalıdır.

Ø  Köy enstitüleri yeniden kurulmalı, tarım çağdaş yaklaşımlarla yapılmalıdır.

Ø  Öğrencilere kooperatif zihniyet aşılanmalıdır. Üniversiteler öğrencilerine –geçici- toprak tahsis etmeli, basit temel tarım ürünlerini öğrenciler kendi bahçelerinde –destek alarak- yetiştirmeli, hem hayata doğal ve organik olarak hazırlanmalı, hem boş zamanlarını kaliteli değerlendirmeli hem de öğrenci bütçelerini hafifletebilmelidir.

Ø  Hidroelektrik enerji doğayla barışık olarak elde edilmelidir. İstanbul ve Çanakkale boğazlarının dip akıntılarından deniz dibine yerleştirilen ekolojik tribünlerle elektrik enerjisi elde edilebilir.

Ø  Rüzgar ve güneş enerjisi daha yaygın kullanıma sokulmalı, teşvik edilmelidir.

Ø  Profesyonel ordu kurulmalıdır. Askerlik görevi kısaltılmalı ve sivil savunma ağırlıklı bir eğitim biçimine dönüştürülmelidir.