* 2008 Haziranında AB gözlemci gazetecilerine İstanbul'da yaptığım konuşmanın metnidir....
MADEM Kİ
DELİLİĞE METHİYE DÜZMÜŞ ERASMUS
BENİM ADIM
BUNDAN SONRA IV. HOMO ERECTUS
Ben, Mustafa Altıoklar, güzel ülkemin üzerinde son yıllarda dolaşan
kara bulutları gördükçe, olup bitenlere seyirci kalmayacağımı, üç maymundan
biri değil, dördüncü maymun olmayı seçtiğimi bu deklarasyonla açıklıyorum,
çünkü kendime ve geçmişime saygım var.
Üç maymundan hangisi daha yaratıcıdır? Hiçbiri….
•
İşte ben bu yüzden üç maymundan biri
olmayacağım..
•
Çünkü ben, ellerini, kollarını yay gibi
germiş, gözleri fal taşı gibi rasatta, kepçeleşmiş kulakları her sesi
duymaya ayarlı, ağzı ardına kadar avaza açık, aklı hür, ve ayakta... Evet, ayakta ve hür bir 4.maymun
olmak zorundayım...
Evet, ayakta ve hür bir 4.maymun olmak zorundayım...
Çünkü benim yaşamım ve
yaratıcılığım ancak buradan başlar...
Militarist güç kullanılarak yapılan her türlü iktidar
darbesine karşı olduğumu açıkça belirttiğim gibi, siyasi erk vasıtasıyla
cumhuriyetimizin demokratik yapısını değiştirmeye yönelik her türlü siyasi
girişimin de karşısında olduğumu, karşısında duracağımı da altını çizerek ifade
etmek isterim.
Bir buçuk yıldır Türkiye, Anayasa Mahkemesinin,
ülkenin laik yapısına bir tehdit olarak gördüğü iktidar partisi, Adalet ve
Kalkınma Partisi tarafından yönetilen aydın tutuklamalarıyla çalkalanıyor. Hal
böyleyken, Türkiye tarihini ve gerçeğini
doğru okuyamayan batılı entelektüellerle, batılılar ne derse doğrunun o
olduğunu sanan yerli batıcı entelektüeller, el birliğiyle siyasi islamın
hizmetine girerek sadece Türkiye’yi değil, dünyayı ateşe sürüklemekteler.
Şüphelerim var artık!
* * *
Batılı demokratlar! Biz demokrasiyi sizden öğrendik!…
Fikir özgürlüğünü mesela…
Voltaire’in; “fikirlerine katılmıyor olabilirim ama
fikirlerini özgürce söyleme hakkın için canımı veririm!” özdeyişine aşkla, sıkı
sıkıya sarıldık. Fikir özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasinin yeşermeyeceğini
sizden öğrendik…
Oysa şimdi şaşkınız…
Çünkü AKP’yi
demokratik bir seçimle %47 oy alarak toplumun önemli bir kesiminin meşru
temsilcisi olduğunu sanmaktasınız. Ancak AKP, seçmenden oy isterken; “fikir
hürriyetini kaldıracağız, laisizmi, demokrasiyi, Türk Devrimleri’ni savunanları
tutuklayacağız; çünkü biz bütün kötülüklerin laik sistemden doğduğunu
görüyoruz. Bu nedenle laisizmi yıkarak yerine İslami şeriatı getireceğiz. Bunu
bilin, buna göre bize oy verin!” dedi mi ki, %47’lerini meşru sanmaktasınız?
Bu halkı aldatarak oy istemek değil midir? Batı
demokrasilerinde halkı aldatmak meşru mudur?
Şimdi biz çok şaşkınız…
Çünkü verdiğiniz destekten güç alan AKP Hükümeti,
sadece ve sadece fikirleriyle laisizmi, demokrasiyi ve cumhuriyet ilkelerini
savunan laik Türk aydınlarını, ancak şeriat rejimlerinde görülebilecek bir
biçimde, Humeyni’nin “laik aydın avları”na benzer biçimde evlerine baskın
düzenleyip, kelepçeleyerek; kanıtsız, tanımsız tutukladı. Ortada ne bir somut
delil var, ne de bir iddianame…
•
Sivilleri tutukladı…
•
Yazarları tutukladı…
•
Öğretim üyelerini tutukladı...
•
Gazetecileri tutukladı…
•
Darbeci olmakla suçladı…
Darbeye ve darbecilere
elbette karşıyız. Fikir özgürlüğünü savunurken bir yanımız, darbeci olamaz ki
diğer yanımız… Ancak AKP siyasetine karşı olmayı darbecilik sanmanızı sağlayan
batılı ve batıcıların illüzyonundan silkinin artık lütfen…
Şimdi biz, gözünüz kapalı
savunduğunuz AKP, fikir özgürlüğümüzü ve demokrasimizi sizin fütursuz
desteğinizle biçerken, kahredici suskunluğunuz nedeniyle şaşkınız…
Peki… Ya sadece kendine
demokrat batılı egemenlerin “Avrupa Birliğine sizi almayız” tehdit ve baskıları
ve AKP’nin konuşan, düşünen aydınlarımızı teker teker kelepçeleyerek, toplumda
korku imparatorluğunu inşa etmeleri sayesinde, iyice palazlanan AKP sizden aldığı gücü kullanarak demokrasilerin
olmazsa olmazı, fikir hürriyetini, baskı, zulüm ve kanla bastırarak Türkiye’yi
ortaçağın oligarşisine geri çekerse, batının gerçek evrensel demokrat, masum ve
iyi kalpli entelektüelleri olarak sizler bu günaha ortak mı olacaksınız?
Şimdi siz bu günaha ortak
mı olacaksınız...
* * *
Batılı demokratlar! Biz demokrasiyi sizden
aldık!
Kadın erkek eşitliğini
mesela… Kadınların türban, çarşaf altında dünyadan koparılmaması gerektiği
fikrini aldık sizden.
Oysa şimdi şaşkınız…
Çünkü bağımsız Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi tarafından hakkında demokrasiyi yıkma
girişimlerinde bulunduğu için kapatılma davası açılan AKP’ye destek vererek,
bizi hayal kırıklığına uğrattınız. AKP’yi demokratik bir seçimle %47 oy alarak
toplumun önemli bir kesiminin meşru temsilcisi olduğunu sanmaktasınız. Ancak
kapatılmasına Avrupa Birliği olarak top yekûn karşı çıktığınız AKP, seçmenden
oy isterken; “ erkek kadın eşitliğini kaldıracağız, çünkü biz bütün
kötülüklerin başını kadınların erkekleri baştan çıkartmalarında görüyoruz. Bu
nedenle kadınları şeriata uygun olarak kapatacağız, bunu bilin, buna göre bize
oy verin” dediler mi ki, %47’lerini meşru sanmaktasınız? ”üniversitelere gidecek olan inançlı
kızlarımız başlarını örtebilme özgürlüğüne sahip olmalı" derken, "yakında
lise ve sonra ilköğretimde okuyan kızlarımızın da başını kapatacağız. Bunu
bilin, buna göre bize oy verin!” dediler mi ki, %47’lerini meşru sanmaktasınız?
Bu halkı aldatarak oy
istemek değil midir? Batı demokrasilerinde halkı aldatmak meşru mudur?
Şimdi biz çok şaşkınız…
Çünkü biz, İsviçre’den 41
yıl, İtalya ve Fransa’dan 16 yıl önce Türkiye’li kadınlara seçme ve seçilme
hakkını Cumhuriyet Devrimleri sayesinde verdik. Kadınları örtünmeye zorlayan düzenlemeleri
ise kıyafet devrimi sayesinde 1925 yılında kaldırarak kadın erkek eşitliğine
giden yolda önemli bir çığır açtık. Erkek egemenliği ile kadınların
köleleştirilmesinin, doğurma makinesi, cinsel meta ve aynı zamanda
ahlaksızlığın odağı olarak görülmelerinin demokrasi, eşitlik ve insan hakları
ilkelerine aykırı ve kabul edilemez olduğu fikriyatını aldık sizden…
Oysa siz, kadınları yeniden
çarşafa ve evlerine hapsedeceğini yüksek sesle söyleyerek bu konudaki anayasal
düzenlemeleri değiştirmeye kalkan bir partiye karşı bağımsız Türk yargısı
kapatma davası açtığı için bizi Avrupa Birliği’ne almamakla tehdit ediyorsunuz.
Şimdi biz gözünüz kapalı
savunduğunuz AKP, kadın-erkek eşitliğini ve demokrasimizi sizin fütursuz
desteğinizle biçerken, kahredici suskunluğunuz nedeniyle şaşkınız…
Peki… Ya sadece kendine
demokrat batılı egemenlerin “Avrupa Birliğine sizi almayız” tehdit ve baskıları
ve AKP’nin konuşan, düşünen aydınlarımızı teker teker kelepçeleyerek, toplumda
korku imparatorluğunu inşa etmeleri sayesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız
olması gereken Anayasa Mahkemesi etkilenir de, davayı daha görüşülmeden ortadan
kaldırır ya da kapatmama kararına varacak olursa ve böylece iyice palazlanan
AKP sizden gördüğü destek üzerine, Türk kadınlarını ortaçağın eşitsizliğine
geri çekerse, batının gerçek evrensel demokrat, masum ve iyi kalpli
entelektüelleri olarak sizler bu günaha ortak mı olacaksınız?
Şimdi siz bu günaha ortak
mı olacaksınız?
* * *
Batılı demokratlar! Biz
demokrasiyi sizden aldık!
İnanç özgürlüğüne saygıyı
mesela… İnanç özgürlüğü olmadan demokrasi olamayacağını…
Oysa şimdi şaşkınız…
Çünkü Türk Milleti adına
karar verme yetkisiyle donatılmış olan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Anayasa
Mahkemesi’nin hakkında demokrasiyi yıkma girişimlerinde bulunduğu için kapatma
davası açtığı AKP’ye gözleriniz kapalı destek vererek, bizi hayal kırıklığına
uğrattınız.
AKP’yi demokratik bir seçimle
%47 oy alarak toplumun önemli bir kesiminin meşru temsilcisi olduğunu
sanmaktasınız. Ancak kapatılmasına Avrupa Birliği olarak topyekûn karşı
çıktığınız AKP, seçmenden oy isterken; “inanç özgürlüğümüz yok. Camilerimiz
yok. Dilediğimiz gibi camilere gidemiyoruz.
Bunun bilin, buna göre bize oy verin” diyerek aldığı
%47 oyu meşru sanmaktasınız?
Çünkü yalandır söyledikleri...
Türkiye'de sağlık ocakları dâhil 7 bin 500 hastane varken, 76 bin camii
mevcuttur, kadrolu 21 bin doktor varken, kadrolu 66 bin imam
çalışmaktadır. Başka bir ifadeyle, Türkiye'de
hastanelerde 189 bin yatak kapasitesi bulunurken, aynı anda 26 milyon kişi
camilerde namaz kılabilmektedir. 365 gün, günde 5 vakit…
Buna karşılık Alevilerin
cem evleri, ibadethaneden sayılmamaktadır. Aslında Türkiye'de Sünni inanç
dışındaki inançlara özgürlük yoktur.
Diyanet işlerinden elde
edilen rakamlara göre, gelecek planlarında da cami yatırımları hastane
yatırımını geçmektedir. AB ülkelerinde ise ibadet yerleri ile hastaneler
arasında denge Türkiye'dekinin tam tersi durumdadır. Almanya'da sağlık ocakları
da dâhil 70 bin civarında hastane bulunurken, kilise sayısı ise sadece 8
bindir. Fransa'da ise sağlık merkezleri ve hastanelerin sayısı 60 bin iken
kilise sayısı 9 bin adettir.
Şimdi biz, gözünüz kapalı
savunduğunuz AKP, inanç özgürlüklerimizi ve demokrasimizi, yalanlarıyla, sizin
fütursuz desteğinizi orak gibi kullanarak biçerken, kahredici suskunluğunuz
nedeniyle şaşkınız…
Peki… Ya sadece kendine
demokrat batılı egemenlerin “Avrupa Birliğine sizi almayız” tehdit ve baskıları
ve AKP’nin konuşan, düşünen aydınlarımızı teker teker kelepçeleyerek, toplumda
korku imparatorluğunu inşa etmeleri sayesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız
olması gereken Anayasa Mahkemesi etkilenir de, davayı daha görüşülmeden ortadan
kaldırır ya da kapatmama kararına varacak olursa ve böylece iyice palazlanan
AKP sizden gördüğü destek üzerine, bu ülkede yaşayan, Yahudi, Hıristiyan,
ateist, alevi, Bektaşi, Mevlevi ve diğer dinlere ve inanışlara eşitlik getiren
laik sistemimizi kaldırıp, inanç özgürlüğünü sadece Sünni mezhebine tanıyarak bizi
ortaçağın kanlı karanlığına geri çekerse, batının gerçek evrensel demokrat,
masum ve iyi kalpli entelektüelleri olarak sizler bu günaha ortak mı
olacaksınız?
Şimdi siz bu günaha ortak
mı olacaksınız?
* * *
Batılı demokratlar! Biz
demokrasiyi sizden aldık!
Laisizimi mesela… Laisizm
olmadan demokrasi olamayacağı ilkenizi yani…
Oysa şimdi şaşkınız…
Çünkü Türk Milleti adına
karar verme yetkisiyle donatılmış bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Anayasa
Mahkemesi’nin hakkında demokrasiyi yıkma girişimlerinde bulunduğu için kapatma
davası açtığı AKP’ye gözleriniz kapalı destek vererek bizi hayal kırıklığına
uğrattınız. AKP’yi demokratik bir seçimle %47 oy alarak toplumun önemli bir
kesiminin meşru temsilcisi olduğunu sanmaktasınız. Ancak kapatılmasına Avrupa
Birliği olarak top yekûn karşı çıktığınız AKP, seçmenden oy isterken; “laik
sistemi kaldıracağız, çünkü biz Kuran hükümlerinin üzerinde başka bir hüküm
tanımıyoruz. Bu nedenle, laisizmi anayasanın değişmez ilkesi olmaktan
çıkartacak ve şeriata uygun bir tanımlamayla yeniden yorumlayacağız. Bunun
bilin, buna göre bize oy verin" dediler mi ki, aldıkları %47 oyu meşru sanmaktasınız?
Bu halkı aldatarak oy
istemek değil midir? Batı demokrasilerinde halkı aldatmak meşru mudur?
Şimdi biz çok şaşkınız…
Çünkü biz laisizmi
demokrasinin olmazsa olmazı saydığımız için meclis çoğunluğunu ele geçiren siyasi
erklerin dahi değiştirmesine izin vermeyecek anayasal düzenlemelerle gözümüz
gibi koruduk bunca yıl. Çünkü bunu sizden öğrendik…
Oysa siz laik yapımızı
değiştirecek anayasal düzenlemelere giriştiği, şeriat düzenine doğru ülkeyi
tehlikeli bir biçimde sürüklediği, yargının ve toplumun uyarılarına kulak
asmadığı için hakkında kapatma davası açılan bir siyasi partinin kapatılmasını
durdurmak üzere bizi Avrupa Birliği’ne almamakla tehdit ediyorsunuz. Luc Van
Den Brande’nin raporuna uyarak Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi
vasıtasıyla; “Bir dini parti ülkeyi yönetirken anayasaya aykırı kararlar alırsa
o kararlar aleyhine dava açılması mümkündür ama o kararı çıkarttığı
gerekçesiyle siyasi parti aleyhine dava açılamaz” diyorsunuz.
Yani diyorsunuz ki, iktidardaki
anti laik parti, her gün başka bir anti laik eylemde bulunsun, siz laikler de
işi gücü, serbest düşünceyi, yaratıcılığı, ülkenizi ve dünyayı güzelleştirecek
enerjinizi onları takip etmeye harcayın, onlar anayasaya aykırı kararlar alsın,
siz de onlara dava açıp durun, işiniz ne? Böyle mi diyeceksiniz bize?
Bu bize zaman kaybettirir
kardeşlerim… Bu bize de, size de hayat
kaybettirir…
Şimdi biz, bu nedenle,
gözünüz kapalı savunduğunuz AKP, laik demokrasimizi sizin fütursuz desteğinizle
biçerken, kahredici suskunluğunuz nedeniyle şaşkınız…
Peki… Ya sadece kendine
demokrat batılı egemenlerin “Avrupa Birliğine sizi almayız” tehdit ve baskıları
ve AKP’nin konuşan, düşünen aydınlarımızı teker teker kelepçeleyerek, toplumda
korku imparatorluğunu inşa etmeleri sayesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız
olması gereken Anayasa Mahkemesi etkilenir de, davayı daha görüşülmeden ortadan
kaldırır ya da kapatmama kararına varacak olursa ve böylece iyice palazlanan
AKP sizden gördüğü destek üzerine, devletin işlerliğini dini inançların üstüne
çıkartan laisizmi kaldırıp, Türk devlet anlayışını, İslama dayalı hukuka, yani
şeriata bağlayarak, özgür birey yerine yeniden ümmet zihniyetini, yani köleliği
meşru kılarak, ortaçağın karanlığına
geri çekerse, batının gerçek evrensel demokrat, masum ve iyi kalpli
entelektüelleri olarak sizler bu günaha ortak mı olacaksınız?
Siz şimdi bu günaha ortak
mı olacaksınız?
* * *
Batılı demokratlar! Biz
demokrasiyi sizden aldık!
Siyasi parti yasalarını
mesela... Siyasi partiler olmadan, demokrasi olamayacağını yani.
Demokratik
toplumlarda "şiddetin propagandasını yapmadıkça" siyasi partilerin
kapatılmayacağı ilkesini de...
Oysa şimdi şaşkınız…
“şiddet” kelimesini, konu
AKP olunca algılayış biçiminize şaşkınız… AKP’nin uyguladığı şiddeti, şiddetten
saymadığınız için şaşkınız.
Şu anda demokrat, laik,
özgürlükçü Türkiye vatandaşlarının her gün manevi olarak, gelebilecek bir
İslami şiddetin korkusu ile yaşamakta olduğunun farkında olmadığınız için, bu
durumu görmek istemediğiniz için şaşkınız?
Yazdığımız senaryolar,
çektiğimiz filmlerle ilgili olarak, "ya yaptırmazlarsa, ya
kızarlarsa, ya satamazsam" korkusunu yaşamayan yaratıcı var mı
sanıyorsunuz şu anda Türkiye’de?
Emosyonel şiddeti, fiziki şiddetten daha mı az
yaralayıcı bulmaktasınız? Devlet
subvansiyonu olmadan film çekmenin zaten çok güç olduğu bu ülkede hangimizin
projelerimizi "serbest düşünme" hakkımızı kullanarak yapabildiğimizi
sanıyorsunuz?.. Size söyleyeyim, hiç birimiz...
Peki, iktidarı kızdırmamak
üzere kişiliğimizden verdiğimiz ödünler açmıyor mu kapanmayan yaraları ince ince
ruhlarımızda? Otosansür uyguladıkça, bizim,
biz olarak kalabildiğimizi mi sanıyorsunuz siz?
İllaki dayak yememiz mi
gerekiyor kulaklarınızı açmanız için?
İlla ki bacağımızdan bıçaklanmamız mı
gerekiyor gözlerinizi örten ellerinizi açmamız için?
İlla ki ölmemiz mi gerekiyor, ağzınızı kapatan
ellerinizi çekip de ses çıkartmanız için?
Şimdi bütün bunlardan
sonra, "fiziki şiddetin propagandasını yapmadıkça hiçbir siyasi partinin
kapatılmasına karşı duruşunuzu" yeniden gözden geçirmeye davet ediyorum
sizi.
Yoksa batı demokrasisinin kanunları manevi şiddeti suç saymıyor mu?
Yoksa, suçu işleyen “uysal İslami parti” olunca mı suç sayılmıyor?
Ben, Mustafa Altıoklar, güzel
ülkemin üzerinde son günlerde dolaşan
kara bulutları gördükçe, üç maymundan biri değil, dördüncü maymun olmayı
seçtiğimi bu deklarasyonla açıklıyorum.
Çünkü üç maymundan biri olmanın ruhumda yaratacağı duygusal ağrı kalıcı olacaktır...
Tokat, bıçak yarası geçer,
ruh yaraları ise kapanmaz kardeşlerim...
Mustafa Altıoklar
Film Yönetmenleri Derneği Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.