1. EŞİTLİK
DEMOKRASİNİN ÖNKOŞULUDUR
Ø Demokrasi
sözde değil, özde olmalıdır. Dil, din, mezhep, cinsiyet,
felsefi inanç, siyasî düşünce, ırk, renk ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin herkes eşittir.
Ø Demokrasi
tüm vatandaşların kanun önünde istisnasız eşitliğidir. Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınmamalı, ayrım gözetmeden herkes
kanun önünde eşit olmalı ve yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanmalıdır.
Ø Demokrasi
çoğulcu ve katılımcı olmalıdır. Çoğulcu demokrasi
toplumdaki farklılığı ve çokluluğu kabul eder. Denetimden uzak demokratik
sistemlerin otokratikleşerek bireysel hakları ihlal eden "çoğunlukçu"
sisteme dönüşme riski vardır. Bu nedenle;
(1)
güçler ayrılığı ilkesinin kuvvetle korunması ve dengeli olması
(2)
merkezi otorite gücünün perifere yayılarak yerel yönetimlerin güçlenmesi
(3)
sivil toplum kuruluşlarının etkinlik ve özgürlük alanları artırılarak katılımcı
demokrasinin gelişmesi şarttır.
Ø Eşitlik yoklukta değil, varlıkta sağlanmalıdır. Eşitlikçi bir rekabet ve hakça
paylaşımla gelirin adaletli dağılımı, toplumun tamamının refah seviyesi ve
yaşam kalitesinin yükseltmesini hedeflemelidir.
2.
ÖZGÜRLÜK KAYITSIZ VE ŞARTSIZ OLMALIDIR.
Ø Özgürlük ancak herkesin eşitliği
halinde gerçekleşebilir. Tüm vatandaşlar ulusal ya da toplumsal
köken, ırk, renk, cins, dil, din, inanç, siyasi görüş ya da herhangi bir başka
ayrım gözetilmeksizin bütün hak ve özgürlüklerden eşit olarak yararlanmalıdır. Ne
ki; mevcut siyasi partiler bir yandan özgürlük sözcüğünü ağızlarından
düşürmezken, diğer yandan kendi ikiyüzlü sahte özgürlük paketleriyle toplumun
karşısına çıkmaktadır. İşte onlar; “kendine liberal”, “kendine demokrat”,
”kendine halkçı”, “kendine Müslüman”, “kendine yetmez ama evetçi”dir.
Ø Eşitlik olmadan özgürlük olamaz. Evrensel
çerçevede özgürlük paketi, herhangi bir parçanın kabulü ile değil; tüm
parçaların kabulü ile işlerlik kazanır. Devletin dilden, dinden, inançlardan,
yaşam biçiminden, giyim tarzından, başörtüsünden, cinsel kimlikten, bedenden,
bebekten, haber alma özgürlüğünden, üniversitelerden elini, dilini ve yargısını
çekmesi şarttır.
Ø Düşünce
ve ifade özgürlüğü güvence altına alınmalıdır. Özgürlük
ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve düşünceleri her araçta arama,
elde etme ve yayma hakkını içerir ve anayasal güvence altına alınmak
zorundadır.
Ø Sansür kanserdir. Demokratik
açık bir toplum için tüm vatandaşlar fikirlerini iç ve dış sansüre tabi
tutmadan ifade edebilmelidir.
Ø Fikir suçluları derhal serbest
bırakılmalıdır. Şiddet kullanarak fikirlerini kabul ettirmeye çalışmamış ancak
sadece siyasi görüşlerinden, fikirlerinden dolayı suçlu bulunup cezalandırılmış
herkes özgür bırakılmalı ve itibarları iade edilmelidir.
Ø Toplantı,
gösteri, yürüyüş ve örgütlenme özgürlüğü anayasal haktır. İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi’ne sadık kalınarak uygulanmalıdır. Polisin
demokrasinin sağladığı hak ve özgürlükleri kısıtlamaması, tam tersine
kısıtlayana mani olması şarttır. Toplantı, gösteri ve yürüyüş sırasında
provokasyon yapan ya da orantısız güç kullanan polis insanlık suçu işlemiş
addedilmeli ve yargıya hesap vermelidir.
Ø Özel
yaşam kutsaldır. Hiç kimse, özel yaşamı, ailesi, konutu
ya da yazışması konularında keyfi müdahaleye, saldırıya uğrayamaz. Herkesin, bu
müdahale ve saldırılara karşı yasa ile korunmaya hakkı vardır. Haberleşme
özgürlüğü, milli güvenlik maskesiyle baskı altına alınamaz. Herkes kendi mahrem
hayatını özgürce yaşama hakkına sahiptir. Suçluları tespit etmek için telefon
dinlemek, her sistemde yapılabilecek bir polisiye tedbirdir. Ancak telefon
dinlemelerini siyasi erk kazanmada bir silah olarak kullanmak, bunun üzerinden
kişileri özel hayatları ile tehdit etmek; işkence yapmak ile eşit oranda
insanlık suçu sayılmalıdır.
Ø Din
ve vicdan özgürlüğü haktır. Bu hak din ya da
inanç değiştirme; dinini ya da inancını tek başına ya da topluca, açık ya da
özel olarak öğretim, uygulama, tapınma ve anma bağlamında açığa vurma
özgürlüğünü içerir. İnanç özgürlüğü tüm inanç sistemlerine ve inançsızlara
karşı eşit özgürlük ilkesine uygun olmalıdır.
Ø Zorunlu
din dersleri kaldırılmalıdır. Dinde zorlama yoktur. Evrensel
özgürlük anlayışında zorlama olamaz. Bir taraftan “Dinde zorlama yoktur”
derken, diğer yandan dayatma kabul edilemez. Ana babalar, çocuklarına verilecek
eğitim türü için öncelikli seçme hakkına sahiptir. İnanç özgürlüğü
doğrultusunda zorunlu din dersleri derhal kaldırılmalıdır. Zorunlu din dersleri
devletin resmi seçimiyle zorunlu Sünni İslam dersleri şeklinde uygulanmaktadır.
Bunun yerine tüm dinler ve din karşıtlığı hakkında bilgi veren, tarafsız ve
eleştirel felsefe dersleri olmalıdır.
Ø İmam Hatip okulları kapatılmalıdır. Toplumun
din adamı gereksinimi lise mezunu din adamlarıyla değil, İlahiyat Fakültesi
mezunları ile karşılanmalıdır. İmam Hatip Liseleri İlahiyat Fakültelerine
dönüştürülerek üniversitelere bağlanmalıdır.
Ø Cem
Evleri ibadethane olarak tescillenmelidir.
Her türlü inanç sistemi, her türlü ibadet etme biçiminde özgür bırakılmalıdır.
Diyanet İşleri derhal kaldırılmalı, inanç sistemleri mensuplarının bağışları
yoluyla finanse edilmelidir. Hristiyan’ın, Yahudi’nin, ateistin, putperestin
vergisiyle hac olmaz.
Ø Özgürlük
için devletin laik olması şarttır. Devlet tüm
vatandaşlarının inanç ya da inançsızlık özgürlüğünün garantörü olmalı ve bunu
sağlarken laiklik ilkesine sıkı sıkı sarılmalıdır.
Ø Kadınlar
dakika kaybetmeden özgürleştirilmelidir. Yarısı özgür olmayan toplumda
özgürlüklerden bahsedemeyiz. Kadınların
özgürlük ve eşitliği sözde kalmamalıdır. Kadınlara pozitif ayrımcılık
yapılıyormuş gibi göstermelik sözde hakların arka planı iyi anlaşılmalıdır.
Örneğin; iki yıla uzatılan süt izni bir avantaj olarak algılatılmaya
çalışılmaktadır. Oysa zaten üç çocuk doğurması istenen kadın, bilimsel olarak
tamamen gereksiz bir biçimde iki yıl süt vermeye özendirilmektedir. Bu hakkı
kullanan kadına hangi işyeri iş verecektir? Gündelik birkaç saatlik izinle süt
vermeye gidecek olan kadının iş performansından hangi işveren emin
olabilecektir? Bu gereksiz süt izni aslında kadına verilmiş bir hak değil,
kadının sosyoekonomik hayattan uzaklaşmasına yol açacak olan bir hak gaspıdır. AKP
zihniyeti sosyal alanda kadın görmeye tahammül edememektedir. Kadını bütün
kötülüklerin sebebi olarak gören bu zihniyet, asıl kötülüğün zihinlerinin
derinliklerinde olduğunun farkında bile değildir.
Ø Karar kadınlarda olmadıkça toplumsal
özgürlükten bahsedilemez. Kaç çocuk doğuracağına, doğurup
doğurmayacağına sadece kadın karar verebilir. Evlenme çağına gelen her erkek ve
kadın, ırk, uyruk ya da din bakımından hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın
evlenme ve aile kurma hakkına sahiptir. Söz konusu kişiler, evlenme konusunda,
evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit haklara sahiptirler. Evlenme
ancak, evleneceklerin özgür ve tam rızası ile gerçekleştirilebilir.
Ø Adalet olmayan yerde özgürlük olmaz. Kimse bir başkasının özgürlüğüne, haklarına, konfor alanına, inançlarına,
değerlerine tecavüz edemez. “Başörtüme özgürlük” eyvallah iken,
“alkol yasak” olmaz! “camiye özgürlük” eyvallah iken “cemevine yasak” olmaz!
“Türkçe ’ye özgürlük” eyvallah iken “Kürtçe ’ye yasak” olmaz! “yandaş medyaya
özgürlük” eyvallah iken “karşıt görüşe yasak” olmaz!
3.
KARDEŞLİK
ÖTEKİLEŞTİRMEMEKTİR.
Ø Ötekileştirmek, kendi özüne
ötekileşmektir. Temel mesele dindar/laik, Alevi/Sünni, Türk/Kürt,
ulusalcı/liberal, sağcı/solcu gibi birbiriyle çelişen kavramların tarafı olmak
değildir. Temel mesele ait olmadığımız tarafın varlığını inkâr edip, bizim gibi
yapmaya, asimile etmeye çalışmak; olmuyorsa ötekileştirerek dışlamak, haklarını
gasp etmekten kaynaklanmaktadır. Türkiye halkları, geçmişte yaşadığı
ayrışmaları, bölünmeleri ve küslüğü unutmak, kimseyi ötekileştirmeden, tüm
kesimlerin hoşgörü ve saygı çerçevesinde bir araya gelebileceği kardeşçe bir
yaşam istemektedir.
Ø Hoşgörü derhal tesis edilmeli, eğitimin
temelini teşkil etmelidir. Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler,
dindarlar, ateistler, Kemalistler, liberaller, komünistler, sosyalistler,
çevreciler, eşcinseller ve istisnasız herkesin empati kapasitesini arttıracak
ve kardeşliği güçlendirecek sosyal projeler derhal hayata geçirilmeli ve
desteklenmelidir.
Ø Tek tipçi faşist AKP politikaları
derhal yok edilmelidir. AKP zihniyeti biat eden, tek tip birey
yaratmak üzere on yıl boyunca önce sinsice, 2007 sonrasında açıktan açığa politikalarını
uygulamış, karşı çıkan bireyler ve topluluklar sindirilmeye çalışılmıştır. Bu
politika toplumun kutuplaşmasına ve gerilimin korkutucu düzeylere tırmanmasına
yol açmıştır. Tek tip toplum yaratma faşizmine derhal son verilmeli, toplumsal
hoşgörü ve dayanışmanın her alana yayılımını sağlamak şarttır.
4.
PARLAMENTER
SİSTEMDE REFORM ŞARTTIR.
Ø Seçim barajı derhal %0’a indirilmelidir. Türkiye’de
halkın iradesi barajlarla engellenmektedir. Oysa cumhuriyet rejimlerinde halkın
iradesi, hükümet erkinin temelidir. Her türlü düşüncenin
mecliste yer edinmesini sağlayacak düzenlemelere gidilmelidir.
Ø Koalisyon
ahenktir. Neoliberal, liberal ve kapitalist sistemler, ülkeleri hesap vermeksizin yönetebilmek
için “istikrar” yalanına sarılmaktadırlar. Oysa koalisyon hükümetleri milli
iradenin ahengini sağlamaktadır.
Ø Başkanlık sistemi AKP vesayeti altında
değil, parlamenter sistem çerçevesinde tartışılmalıdır. Yürütme, nüfusu 80 milyona yaklaşan ve çok
kültürlü ülkemizde artık merkezi meclisten değil, yerel meclisler üzerinden
olmalıdır. Merkezi meclis sistemi yerine, eyalet sistemi, eyalet meclisleri ve
eyalet hükümetleri tartışılmalıdır. Bu sistem halkın egemenliğinin meclise daha
fazla yansımasını sağlayacaktır.
Ø Eyalet
sistemi halk iradesine daha uygun bir sistemdir. Her eyaletin kendi seçtiği meclisi
ve o meclisin içinden çıkan bir hükümeti olmalıdır. Yürütme erki, her eyalette özerk
eyalet hükümeti eliyle uygulanmalıdır.
Ø Eyalet
Meclisleri Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi‘ni oluşturmalıdır.
Ø Siyasi
partiler yasası demokratik ve katılımcı olmalıdır. Parti
içi demokrasi şarttır. Delegelerin de, milletvekillerinin de %50'si 40 yaş
altında aynı şekilde delegelerin de, milletvekillerinin de %50'si kadın
olmalıdır.
Ø Sivil
Toplum Kuruluşları katılımcı demokrasinin şartıdır. STK’lar
birbirleriyle ortak amaçlara sahip insanların seslerini ve isteklerini sandık
dışında da duyurdukları katılımcı demokrasi araçlarıdır.
Ø Seçimler
adil olmalıdır. Seçimler; retina taraması, parmak izi karşılaştırması vs
gibi mükerrer ya da sahte oy kullanımını önleyecek ve %100 digital olan ve tüm
katılımcı parti temsilcileri tarafından on-line denetlenebilecek bir sisteme
kavuşturulmalıdır.
Ø Dokunulmazlıklar
kaldırılmalıdır. Bu ayrım, özgürlüğün eşit dağılım ilkesine
aykırıdır.
Ø Yürütme
STK’larla yakın temasta çalışmalıdır. Mecliste
sendika ve dernek konfederasyonların temsilcileri için kontenjan
milletvekilliği açılmalıdır.
5.
ADALET
MÜLKÜN DEĞİL, İNSANLIĞIN TEMELİ OLMALIDIR.
Ø Güçler
ayrılığı ilkesi demokrasinin olmazsa olmazıdır. Özgürlükçü
ve eşitlikçi demokrasilerde (1)Yasama (2)Yürütme (3)Yargı kurumlarının
birbirlerinden bağımsız ve eşdeğer güçte olması, yekdiğerini denetleyebilmesi,
otokrasiyi yani, iktidarın tek elde toplanmasını engellemek adına hayati öneme
sahiptir. İktidarın bu üç kurum arasında paylaşımı; demokratik yollarla
iktidara gelen kişiler ya da partilerin kendi diktatörlüklerini kurma heves ve
girişimlerinin dünyayı sürüklediği felaketlerden elde edilen tecrübeler üzerine
geliştirilmiştir. Güçler ayrılığı ilkesi ile karşılıklı denetimin önemi, Adolf
Hitler’in demokratik yolla iktidara gelmesinden sonra, yasama, yürütme ve
yargıyı tekelinde toplayarak dünyayı yangın yerine çevirmesinden sonra
anlaşılmıştır. Güçler ayrılığı ilkesinin işlemediği sistemlerde, yargının, hükümetin
kontrolü altına girme tehlikesi mevcuttur. Bu nedenle güçler ayrılığı ilkesi korunmalıdır.
Ø Yargı
tam bağımsız olmalıdır. Hâkimler Savcılar Yüksek
Kurumu’na Adalet Bakanı ya da müsteşarı katılmamalı, üyeler Baro’lar tarafından
seçilmelidir. Başbakan’ı temsilen Adalet Bakanı’nın Başkanlığını yaptığı
HSYK’nun bağımsızlığından, dolayısıyla Güçler Ayrılığı ilkesinden söz edilemez.
Ø Yargı
adil ve açık olmalıdır. Herkes, kendisine
yöneltilen herhangi bir suçlama karşısında, bağımsız ve tarafsız bir mahkemece
tam bir eşitlikle, adil ve açık olarak yargılanma hakkına sahiptir. Oysa yargı,
12 Eylül referandumundan beri yürütme erkinin altında çalışmaya başlamıştır.
Adalet Bakanı’nın HSYK’na Başkan olması ve Bakanlık Müsteşarı’nın onun
yokluğunda başkanlığı üstlenmesi, yargı bağımsızlığının ortadan kalktığının ve
yargının Başbakanın vesayeti altında kalmasının açık kanıtıdır.
Ø Masumiyet
karinesi işlerliğe kavuşturulmalıdır. Her sanık,
savunması için gerekli bütün güvencenin sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama
ile suçlu olduğu saptanmadıkça suçsuz sayılır.
Ø Hiç
kimse keyfi olarak gözaltına alınamaz, tutuklanamaz ve tarafsız uzman
kuruluşlar tarafından sahteliği ispatlanmış uydurma delillerle
yargılanamaz.
Ø Hiç
kimse işkenceye ya da acımasız, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ya da
muameleye uğratılamaz. Oysa uzun tutukluluk süreleri
yargısız infaz olarak kullanılmaktadır. Teknolojinin bu kadar gelişmiş olduğu
bir çağda, özellikle düşünce kaynaklı suç zanlıları teknolojik takibe alınarak
tutuksuz yargılanmalıdır.
Ø İnsanlık
suçları net olarak yasalarda belirtilmeli ve bu suçla yargılananlar için zaman
aşımı kaldırılmalıdır.
Ø Anayasa
yasama, yürütme ve yargıyı da denetlemelidir. Çoğunluğun
yönettiği bir toplumda iktidarda olanların sınırlarını da belirlemeli, çoğunluk
tiranlığının kurulmasını engelleyecek bir devlet organı olmalıdır.
Ø Mahkemeler
ücretsiz olmalıdır. Adalet talep etmek için başvuran
halktan harç alınmamalıdır.
Ø Özel
Yetkili Mahkemeler demokrasiyle bağdaşmaz. Kaldırılmalıdır.
Ø Özel
yetkili mahkemelerin 2005 yılından bu yana verdikleri kararlar için yeniden yargılama
yolu açılmalı, hatalı ve/veya suçlu bulunan yargıçlar yargılanmalıdır.
Ø Faili
meçhuller, yargısız infazlar cezasız bırakılamaz. İnsanlık
suçu addedilmeli, zaman aşımı engellenmelidir.
Ø Gizli
tanık uygulamasına son verilmelidir. Gizlilik
adalete olan güvene gölge düşürür.
Ø Yasa
dışı dinlemeler kanıt olarak kullanılamamalıdır. Kullananlar
zamanla tespit edilecek olursa, zaman aşımına bakılmaksızın görevden alınmalı
ve yargılanmalıdır.
Ø Yargıçlar
ve savcılar da sıradan vatandaşlar gibi yargılanabilmelidir.
Ø Askeri
Yargı kaldırılmalıdır. Askerler de sivil mahkemelerde
yargılanmalıdır.
Ø Devlet
ceberut bir efendi değil, alçak gönüllü bir hizmetkar olmalıdır.
6.
SOSYAL
GÜVENLİK SOSYAL DEMOKRASİNİN TEMELİDİR
Ø Türkiye’de
tek bir işsiz kalmamalıdır. Devlet ve
Belediyelerin istihdamı üç katına çıkartılmalı, devlet daireleri ve belediyeler
üç vardiya, yedi gün, yirmi dört saat çalışmalıdır. (2. ve 3. vardiyalarda düşük
profilli istihdam uygulanabilir.) Bu yöntemle işsiz oranı sıfıra inerken
devletin etkin, seri ve yüksek performansla çalışması sağlanabilir.
Ø Tembellik
de haktır ve sağlıklıdır. Hafta tatili üç, yıllık
izin otuz gün olmalıdır. Newroz, Paskalya gibi Sünni inanç dışındaki inanç
sistemlerinin kutsal günleri de tatil ilan edilerek bayramlar birlikte
kutlanmalıdır.
Ø Tüm
vatandaşların haklarını ve isteklerini dile getirmek ve korunmak için sivil
toplum kuruluşu kurmaya ve katılmaya hakkı olmalıdır.
Ø Sosyal
Güvenlik geliştirilmeli, yaygınlaştırılmalıdır. Herkesin
eğitim, sağlık, yiyecek, giyecek, konut ve gerekli toplumsal hizmetler de
içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine hakkı
vardır.
Ø Eğitim ücretsiz olmalıdır. Her birey eğitim alma hakkına
sahiptir ve eğitim özerk, parasız, zorunlu, fırsat ve imkân
eşitliği sağlanmış bir yapıda olmalıdır.
Ø Anadilde eğitim desteklenmelidir. Özgürlüğün
şartıdır.
Ø Kamuda türbanın önü açılmalıdır. Özgürlüğün
şartıdır.
Ø Temel sağlık hizmetleri ücretsiz
olmalıdır
Ø Halkçılık
tüm Türkiye halklarını imtiyazsız kapsamalıdır.
Ø Milliyetçilik
kök kimliklere saygılı ve vatanseverlik vurgulu olmalıdır.
Ø Herkes
toplumun kültürel etkinliklerine özgürce katılma, güzel sanatları tatma, bilim
alanındaki ilerlemelerden ve bunların nimetlerinden yararlanma hakkına
sahiptir.
Ø Sanat
prangalarından kurtarılmalıdır. Devlet ve hükümet
görevlilerinin ne üretim, ne de paylaşım aşamasında sanat eserleri üzerinde
kısıtlama uygulamaları, olumlu ya da olumsuz telkinde bulunmaları
yasaklanmalıdır.
Ø Telif
hakları etkin korunmaya alınmalıdır. Herkesin,
sahibi bulunduğu her türlü bilim, yazın ya da sanat yapıtlarından kaynaklanan
ahlaki ve maddi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır.
Ø Laik
devlet vardır, olmalıdır, şarttır. Laiklik;
demokrasinin, belli bir dine ya da mezhebe inanan çoğunluğun tiranlığına
dönüşmesini engellemek için devletin tüm dinlere aynı mesafede kalmasını
sağlamak üzere geliştirilmiş bir kavramdır. Asla “dinsizlik” anlamına gelmediği
gibi; “inançlıları baskı altına alan bir tiranlık” da değildir. Laiklik
devletin, tüm inanışlara eşit mesafede durabilmek adına, dinin siyasetten
ayrılmasıdır.
Ø Laik
devlet, herhangi bir dini, mezhebi, inanç sistemini referans almaz. Devletin
dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir. Cem evlerinin cami
statüsünde olmasını istediği kadar, örtülü kız kardeşlerimizin kamusal alanda
istihdamını da istemelidir.
Ø Kimliklerden
dini inanç ibaresi kaldırılmalıdır.
Ø 4+4+4 sistemi derhal kaldırılmalı. 5+3+3 sistemine
dönülmelidir.
Ø Dershaneler kaldırılmalı,
liselerin dördüncü sınıfları öğrencileri üniversitelere hazırlamalıdır.
Ø Öğretmen
maaşı en az milletvekili maaşı kadar olmalıdır.
Ø Kalkınmak
toplumun topyekûn mutluluğu için olmalıdır.
Ø Sanayi
ve ticaret öncelikle çevre duyarlılığını gözetmelidir.
Ø Tarım
teşvik edilmeli, modernleştirilmelidir. Topraksız
köylü kalmamalıdır.
Ø Köy enstitüleri yeniden kurulmalı,
tarım çağdaş yaklaşımlarla yapılmalıdır.
Ø Öğrencilere kooperatif zihniyet
aşılanmalıdır. Üniversiteler öğrencilerine –geçici- toprak tahsis etmeli,
basit temel tarım ürünlerini öğrenciler kendi bahçelerinde –destek alarak-
yetiştirmeli, hem hayata doğal ve organik olarak hazırlanmalı, hem boş
zamanlarını kaliteli değerlendirmeli hem de öğrenci bütçelerini
hafifletebilmelidir.
Ø Hidroelektrik enerji
doğayla barışık olarak elde edilmelidir. İstanbul ve Çanakkale boğazlarının dip
akıntılarından deniz dibine yerleştirilen ekolojik tribünlerle elektrik
enerjisi elde edilebilir.
Ø Rüzgar ve güneş enerjisi
daha yaygın kullanıma sokulmalı, teşvik edilmelidir.
Ø Profesyonel
ordu kurulmalıdır. Askerlik görevi kısaltılmalı ve
sivil savunma ağırlıklı bir eğitim biçimine dönüştürülmelidir.
Demokrasi bir yalandır. İnsanları o ülkedeki en zeki insan yönetmelidir. Okuma yazma bilmeyen davarlara seçim yapma veya konuşma hakkı verilmemelidir. Ben Dünya'nın en zeki insanıyım ve bu konuda bir kitap yazdım; bana mail gönder, kitabı sana vereyim.
YanıtlaSil